üç, dönüş.

43 9 2
                                    

"Aklımı kaçıracağım Jihoon. Hiçbir şey olmamış gibi sana bunları nasıl söyler? İzin ver Hyunsuk' u ortalıkdan kaldırayım." Masaya uzattığım ayaklarımı yere koyarak sigarayı küllüğe bıraktım. "Bunu yapmaya harcayacağın vakte değmez Doyoung. Saçmalıyor yine, eğer pişman olsaydı beni bulurdu. Üstünden yıllar geçti." Doyoung bir şey demeden az önce sinirle kalktığı koltuğa oturdu yeniden. "Bir şey daha var Jihoon." Sakince onu dinlemeye başladım. "Bu yeni doğan, işleri zorladı." Doyoung birkaç küfür etti ardından, epey sinirliydi. "Bir de Junkyu, O Japon çocuğu beğendiğini söyledi. Beni çıldırtmak için yapıyor bunları. Sinirlerim altüst oldu bir gün içinde." Ah bunların bir an önce barışması gerekti, Doyoung kıskançken çekilmiyordu. Doyoung bir şey anlatırken telefondan Junkyu' ya mesaj attım, beş yandan da onunla konuşuyordum. "Bebek olayını boşver halletmişsin zaten. Neyse benim bir görüşme yapmam lazım, biraz beklesene sen." diyerek balkona çıktım. Çalan telefonu açtım. "Neler oluyor Jihoon? Bir şeyi eksik mi yaptım?" Kapıyı kapattığımdan emin olup konuşmaya başladım. " Haruto ne alaka lan? Çocuğun sevgilisi var ve sen bunun üstüne terk ettiğin sevgiline o çocuğu beğendiğini mi söyledin?" Junkyu bir süre sessiz kaldı. "Sana ne anlattı bilmiyorum, ama onu seviyorum ben Jihoon. Sadece hâlâ beni sevip sevmediğini öğrenmek için öyle dedim. Sinirli mi bana karşı?"

"Doyoung odamda gel şu işi hallet, yoksa ben gidip söyleyeceğim. Eğer seviyorsan düzgün sev Junkyu, terk etme!" Telefonu hızlıca yüzüne kapattım. Junkyu' ya evet en yakın arkadaşımı yüz üstü bıraktığı için sinirliydim ve geri geldiğinden beri bir şeyle uğraştımızdan konuşamamıştım. Bir sigara daha alıp içerken odaya Junkyu girdi. Balkonun diğer köşesine geçip yandaki odaya girdim. Sabah olmak üzereydi, biraz uyumalıydım.

Boğazımda tuhaf bir acılık vardı. Junghwan ile beraber Haruto' yu bekliyorduk. Jeongwoo ve Junghwan buluşacaktı. Birkaç dakika sonra siyah bir araba geldi, içinden Haruto indiğinde Jeongwoo' da indi. Jeongwoo etrafa bakarken beni gördüğünde şaşırıp Haruto' ya baktı. Yanımıza geldiklerinde selamlaştık. "Jeongwoo bu seni tanıştırmak istediğim kişi yani Junghwan, Junghwan bu da Jeongwoo." Jeongwoo ve Junghwan tanışmıştı. "Seni görmüş gibiyim." Jeongwoo birkaç saniye Junghwan' a baktıkdan sonra bana döndü. "Gece bize geldiğinde yanındaki adamlardan birisi değil miydi o? Sürekli bana bakan birisi vardı. Onun gözlerine benziyor." Junghwan utançla başını eğdi. "Evet o." dedim sakince. "Benim kardeşim." Jeongwoo bir bana bir Junghwan' a baktı. "Haruto gitsek mi?" Haruto afallarcasına ona dönmüştü. "Beni normal birisiyle buluşturacağını sanmıştım, silahı olan birisiyle nasıl bir araya geleyim." Jeongwoo kısık sesle Haruto' ya söylense bile her şeyi duymuştuk. "Silahım yok Jeongwoo, sadece seninle tanışmak istiyorum." Jeongwoo pek ikna olmuş gibi değildi. "Şu an silahın yok sadece. Dün belindeki silahı gördüm." Elini ceketinin cebine koydu Jeongwoo. "Silah taşımak zorunda olduğum için yanımdaydı o an, korkmanı anlıyorum. Ama sana zarar verecek bir şey yapmayacağım. Sadece tanışalım sonra istersen gidersin." Jeongwoo, Haruto' nun kolundan tutarak ileriye götürdü bir şeyler konuşuyorlardı. "Hayatımın aşkının bir silah davası için benimle tanışmak istemeyeceğini bilmek kötü hissettiriyor." Junghwan kendi kendine söylenmeye başlamıştı. "Saçma bir şey yapma Junghwan. Görüşmek istemiyorsa zorlayamayız onu." İkili konuşmaya devam ediyordu. "Abi korkuyorum. En az onun korktuğu kadar korkuyorum hemde." Hayatımdaki herkesin ilişkisinin içindeydim. "Sakin ol Hwan." Bize doğru geliyorlardı. "Panikleme, sakin kal sen." Haruto başını salladı yavaşça. İçimden bir oh çektim. Jeongwoo' ya döndüm, ifadesizdi. Kafasında ki şapkayı biraz daha indirdi. "Seninle geleceğim ama gittiğimiz yer insanların pej göreceği bir yer olmasın lütfen. Beni tanırlarsa fotoğraf çekerler." Junghwan kafasını salladı. "Bu konu için endişelenmene gerek yok. Gidelim mi?" Jeongwoo kafasını sallarken yanımızdan ayrıldılar. "Junghwan' ın aşık oluşundan bahsettim birazcık yoksa buluşmalarının imkanı yoktu." Haruto kısa ve hızlı bir açıklama yaparken geri banka oturdum. "Sağ ol, evdekiler çok kurcaladı mı olanları?" Haruto derin bir nefes aldı. "Pek sormadılar şarkıların kurtarılma olayı onları meşgul etmişti fazlaca ama Hyunsuk seni gördüğünden beri tuhaf. Hiç konuşmadı. Tanıyor musunuz birbirinizi?"

blood & heartHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin