İnsanı yoran şeyler de vardı nefes almak gibi, her baharın her sabahın bir gecesi, her iyiliğin bir kötülüğü vardı, tıpkı onun gibi.
-ANATOMİ 1.BÖLÜM
(Vanessa Esta Kate)
Adımlarımı seri ve hızlı şekilde atmaya çalıştım. Son metroyu da kaçırırsam kesinlikle Bay Dean beni haşat ederdi. Metronun kapıları kapanmadan yetişmiş, son saniyelerde binebilmiştim.
Sabah sabah geç uyanmam yetmezmiş gibi arabamda benzin kalmamıştı. Böylece hızlıca metroya binmeye karar vermiştim.
Ben Vanessa Esta Kate; hayatım tamamen bir enkaz gibiydi. Kendime dahi itiraf edemediğim şeyler vardı. Bunlar arasında aşk, aile ve inanç kavramları vardı.
Boş bir yer gözüme kestirip birkaç adım atarak oturmuştum. Duraklar boyunca ilerleyen metro ile bıkkınlıkla nefes verdim. Anatomi dersinde çizim yaparak kendimi geliştirmiştim; günün notlarını tutuktan sonra elimde kalan boş defter ve kalem ile bakıştım. O sırada parmaklarım bana ihanet ederek geç kalacağımı umursamadan bir şeyler karalamaya başladı.
O an görüş açıma biri girdi, karşımdaki adam boş yere oturunca daha detaylı inceleme fırsatı bulmuştum. Beyaz tenine mağruren gece gibi simsiyah saçları vardı, yüz hatlarının belirgin olması da dikkat çekiciydi. Özellikle çene hattı o kadar keskindi ki bakışlarım birkaç saniye orada oyalandı. Buğulu bakışlarıyla tam olarak Tanrı tarafından ödüllendirilmiş gibiydi. Üstündeki deri ceket ve beyaz gömlek ile Fransa sokaklarında unutulmaz bir hava veriyordu. İşte bu adam eğer dünyanın tam bir roman olduğunu söyleseydi kendisi ana karakterin ta kendisiydi.
Parmaklarım hareket etmeye başlayınca neyi çizeceğimi belirlemiştim, gözlerinden başlayarak eşsiz yüzünü kağıdıma resmettim.
Resmin tam bittiği sırada ineceğim durağın ismini duyunca yerimden doğruldum, çizdiğim kağıdı defterden kopardıktan sonra yanımdaki küçük çocuğa uzatıp beyefendiye vermesini söyledim.
Ayağa kalkıp metronun kapılarından iniyordum ki HEY! Diye bir ses duydum indiğim anda arkama döndüm o adamı gördüm tam o sırada kapılar kapandı ve metro hareketlendi.
O anı sanki hiç olmamış varsayarak hastaneye doğru yürümüştüm. Nedense istemsizce aklıma kazınmıştı o adam. Bütün kutsal şeyler bir yana o bir yana gibiydi lakin aurası dışında onu iten uzaklaştıran negatif enerjiyi iliklerime kadar hissetmiştim. Sanırım bu yüzdendir ki ona cevap verme tenezülünde bile bulunmadım. Ya da bulunamadım..
Hastaneye yetiştiğim gibi üstümü değiştirmiştim. Önlümü giydikten hemen sonra boynuma stetoskobu da takarak düzenli nefes alıp verdim kendi başımayken. Bay Dean için en önemli şeylerden biri de düzendi. Düzenim tam olmasına rağmen -bugünü saymayalım- saçımdan, saç tutamına kadar en küçük şeye dikkat etmeye çalışarak kapıyı tıklattım, gir! Komutunu alınca içeri girdiğim andan itibaren neden geciktiğimi dahi sormadan azarlamaya başlamıştı sıkıntıyla özür dileyip haklını olduğunu söylüyordum ama sözümü kesen şey kapı sesi oldu, odaya biri girene kadar bütün duyularım hepsi kapıdaki kişiye konsantre olmuştu. O ve yüzündeki en eşsiz gülümsemesi ile tüm karanlığıyla, heybetiyle karşımdaydı.
O metro da çizdiğim karanlık adamdı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
{LOTUSUN KOKUSU} - düzenleniyor 07.11.2024
Teen Fictioninsanı değersiz hissetiren şu yorucu hayatta, karşımıza çıkan küçük talihsizlikler ya hayatını kelebek etkisiyle büyük oranda etkiliyorsa.. - O metro da gördüm seni, - Seni çizdim ben ama. - İzin almalıydın güzel suratımı çizdiğin için.!