you

796 110 40
                                    

3. Kişinin ağızından

2 hafta sonra

Jisung bütün bir haftayı ya dışarıda Yuna ile ya da odasına kedilerle birlikte geçirmişti. Kendine bir şeyler kabullendirdiğinden beri çok daha utanmaya başlamıştı bu da onu kaçırmaktan başka bir şeye de yaramıyordu. Sık sık kendini soyutluyordu. Hislerini Yuna'ya anlatmıştı. Mesajlaşmaları da göstermişti. Yuna tabikide oppasına destek olmuş, onun iyi hissetmesini sağlamaya çalışmıştı. Bu aralar kötü hissediyordu zaten. Şansının az olduğunu düşündüğü  birinden hoşlanmak Jisung'u çok düşündürüyordu. "Bu kadar güzel kişilerin arasında beni mi seçsin?" Düşüncesi bütün vücudunu ele geçirip önündekini görmesini zorlaştırıyordu.

Böyle bir sebepten kaçması da en çok Minho'yu sinirlendiriyordu. Yemek haricinde hiç aynı yerlerde bulunmuyorlardı. Ayrıca sadece normal bir mesajlaşma gibiydi Minho'nun gözünde. Tabi etkisi çok daha fazlaydı ama orası ayrı. İstemsizce bir şey mi yaptım diyordu kendine. Tam aramızdaki buzları erittik, yakınız derken yine bir çatlak çıkıyordu ortaya.

Changbin bir şeyler anlatırken ona odaklanmakta zorluk çekiyordu Minho. Aklı şu anda dışarıda daha doğrusu Yuna'nın yanında olan Jisung'daydı. Sürekli dışarıda olduğundan kiminle olduğunu veya nerede olduğunu bilmemek onu daha da kızdırıp üzüyordu. Changbin ise bir şeyler olduğunun farkındaydı. Minho'nun dalgınlığını ve Jisung'un kaçmalarını gözünden kaçırmamıştı. Hazır Minho ile başbaşayken bunu konuşmak iyi bir seçenekti. Derin bir iç çekip konuşmaya başladı.

"Minho hyung"

"Hyung" lafını ya bir şey isteyeceği zaman ya da önemli bir şey olduğunda kullanırdı. Minho yavaşca başını Changbin'e çevirdi. Ona meraklı gözlerle bakıyordu. Minho'yu neyin bu kadar kötü hale getirdiğini merak ediyordu. Zaten sessiz olan Hyung'u daha da sessizleşmişti artık. Kedileri hariç kimseye yüz vermiyordu. Sürekli bir şeyler düşünüp duruyordu.

"Hmm"

Changbin cevap bile vermemesine şaşırırken öksürüp kendini topladı. Minho da bir şey diyeceğini anladığından düşünmemeye çalışarak dikkatini ona verdi. Changbin gerçekten Minho'nun kimseye bir şey anlatmayışına çok sinirliydi.

"Hyung, bir sorun mu var? Lütfen bana anlatmaktan çekinme."

"Hayır hayır hiç bir şeyim yok sadece biraz uykusuz-"

"Hyung! Sakın bana yalan söyleme, uykusuz falan değilsin neredeyse bütün gün yatıyorsun. Bir şey olmuş çok belli. Jisung ve Felix döndüğünden beri çok dalgınsın. Jisung da sürekli senden kaçıp duruyor, neler oldu sizin aranızda? Kimseye anlatmayıp içinde tutarak sakladığını mı sanıyorsun? Ben ne güne varım? Felix ve Hyunjin ne güne var? İçine atarak kurtulamazsın. Bütün hayatını içinde tutarak mı geçireceksin!"

Minho'nun gözleri fal taşı gibi açıldı. Bu kadar belli ettiğinin farkında değildi. Ne diyecekti ki? Bahanesi bile kalmamıştı. Ama Changbin çok haklıydı. Onlara güveni tam zaten ağızlarından bir şey kaçırmayacaklarına emindi ama... bilemiyordu işte. Minho diyecek bir şey bulamayıp uzun uzun changbin'le göz teması kurdu. Changbin derin bir iç çekip telrar konuşmaya başladı. Sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

"Hyung, seni böyle görmek beni çok üzüyor. Hazır başbaşayken neler olduğunu sadece bana anlat. Söz veriyorum hiç bir şeye karışmayacağım."

Minho Changbin'in dediklerine karşın uzunca bir süre nefes alıp verdi. Cümleleri aklında birleştirip dudaklarını yaladı. Hafif yorgun bir sesle konuşmaya başladı. Birine içini dökmezse dayanamayacak gibiydi.

CHANEL - MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin