9🫧

2K 224 117
                                    

Bu bölüm biraz düz yazııı ama eğlenceli olcak susun jdkdndkd

***

Taehyung

"Koşturup durma Rowoon ya. Bir yerine zarar gelecek bebeğim.". Önümde duran kek harcını çırparken bir yandan da salonda koşturan oğlumu uyarmakla meşguldüm. Normalde bu kadar hiperaktif değildi fakat az sonra Jungkook hyungu geleceği için çok heyecanlıydı. Oysaki daha sabah beraberdik.

Dışarıda vakit geçirdikten sonra Jungkook bizi eve bırakıp kendi evine gitmiş, bu gece burada kalacağı için pijamalarını ve kişisel ürünlerini getireceğini söylemişti. O gideli neredeyse yarın saat olmuştu fakat Rowoon sanki Jungkook'u ilk kez görecekmiş gibi kuduruyordu işte.

"Ne saman gelecek? Arayalım anniss.". Kek harcını önümdeki yağlı borcama dökerken bebeğimin bu sevimliliği karşısında sırıtmıştım. "Olmaz annem rahatsız edemeyiz çok ayıp. Hem gelir birazdan hyungun hm?". Cümlemi bitirdiğim an elinde tuttuğu topu yere fırlattığı gibi koşa koşa yanıma gelip bacaklarıma sarılmıştı.

Ben de hemen tepsiyi fırına verdiğim gibi arkamı dönüp, küçük cücemi kucaklamıştım. "Sen bugün fazla mutlusun. Ne oldu çok mu sevdin hyungunu?". Burnumu bebeğimin minik burnuna sürterek konuştuğumda güzelim kıkırdamış ve dudaklarını üstün körü dudaklarımın kenarına bastırmıştı. "Ohh ne güzel öptü benim oğlum öyle.". Bebeğimi hafifçe kucağımda zıplattığım gibi salona doğru ilerlemeye başladığım an bilmiş bilmiş konuşmaya başladı.

"Evet muttuyum annis çunku hyung beni cok cok seviyo.". Oğlumun saçlarını okşayıp öptükten sonra kucağımda onunla beraber tekli koltuğa kurulmuş ve bebeğimin saçlarını sevmiştim. "Seni kim sevmez ki? Sen dünyanın en mükemmel şeyisin...". "Senin gibi mi annis?".

Sözlerine sadece kıkırdamış ve oğlumun yumuşacık tutamlarını öpmüştüm. "Eveett benim gibi.". Tam o an kapı çaldığında Rowoon huysuzca kucağımdan inip kapıya koşmuştu.

"Timsiniz?". Kulağını ve minik ellerini çelik kapıya yaslayıp merakla mırıldandığında elimi ağzıma kapayıp sessizce kıkırdamıştım. O kadar şirindi ki. "Oh Rowoon. Benim bal oğlum Jungkook hyungun.". Rowoon hyungunun sesini işittiği an koşarak yanıma gelmişti. "Ac anne.". Saçlarını dağıtarak okşadıktan sonra bebeğimi başımla onaylayıp kapıyı açmıştım.

Jungkook ise Rowoon'u karşısında gördüğü an hafifçe yere çömelip kollarını iki yana açmıştı. Ellerinde de bir sürü poşet vardı tabi. Rowoon hyungunun hareketini fark ettiği an ona doğru koşmuş ve sıkıca Jungkook'un boynuna sarılmıştı. Jungkook ise elindeki paketleri bir an olsun bırakmadan kollarıyla oğlumu kavrayıp onu kucağına almış ve doğrulmuştu.

"İn aşkım hyungunun kucağından. Bak yeni geldi yorulmuştur yolda. Sonra gene sarılırsınız.". Sözlerimden sonra kıkırdadığımda Jungkook, oğlumun kulağının ardına ve saçına baskılı öpücükler bırakıp bana dönmüştü. Tabii beni işiten şımarık oğlum da bir koala misali hyunguna daha da sıkı yapışmıştı.

"Ya annisim kaliyimm nolcak?". Jungkook konuşacağı an oğlum araya girdiğinde her ikimizde gülümsemiştik. Jungkook ise Rowoon'un saçlarını okşamıştı elindeki poşetlerin el verdiği kadar.

"Evet annesi yaa kalsın. Hem ben çok özledim bal oğlumu.". Çok tatlıydı...Şu an tam bir baba oğul gibi duruyorlardı. O an yine geçirdim içimden. Keşke Rowoon'un babası Jungkook olsaydı.

"Eh hadi gelin içeri bari sarılmanıza orda devam edin.". Jungkook beni onaylamış ve dikkatlice ayakkabılarını çıkarmıştı. Ah evet ben sakin bir sitede tatlı bir apartman dairesinde yaşıyordum. Benim evime ayakkabıyla girmek söz konusu bile olamazdı.

İçeri girdikleri an arkalarından kapıyı örtüp peşlerinden yürümeye başlamıştım. Evet. Jungkook çoktan salona doğru ilerlemeye başlamıştı bile.

Salona girdiğimiz ilk an Jungkook dikkatlice elindeki paketleri yere bırakmış sonra da büyük gri kanepeme kurulmuştu oğlumla beraber. "Mehaba. Mehaba hyung.". Rowoon minik elini Jungkook'un yanağına koyup okşamış sonra da hyungunun dizine oturmuştu.

"Merhaba yakışıklım.".

"Hayır omegalar guzel olur hyung.".

"Mmm öyle mi? O zaman sen bizim güzel omegamızsın.". Onları böyle görünce gözlerim dolmuştu. Oğlum o kadar mutluydu ki Jungkook'un yanında...

"Annem bise tek yaptı çikolalatalı.". Jungkook, Rowoon'un burnunu sıkıp kıkırdamıştı. "Çikolalata değil annem. Çikolata.". Onu uyardığımda umursamazca omuzlarını silkmiş ve Jungkook'un kucağından indiği gibi az önce Jungkook'un yere bıraktığı poşetlere uzanmıştı. Ama hemen oğlumu uyarıp durdurmuştum.

"Ah çok ayıp omegam. Gel lütfen yanıma.". Beni işittiği an açmak üzere olduğu poşeti bıraktığı gibi bana doğru koşup kucağıma çıkmıştı. "Osür annis.".

"Yaa niye üzdün bal oğlumu güzelim? Zaten bu poşetlerin hepsini size getirdim.". Ne?

"Neden ki Jungkook? Yani ne gerek vardı?". Şaşkınca mırıldandığımda oturduğu yerden kalkıp bana adımlamış ve kucağımda oturan oğlumu alıp bana bakarak mırıldanmıştı. "İçimden geldi güzelim.". Ay güzelim mi...

"Gel bakalım aç paketleri bal oğlum.". Jungkook, Rowoon'u kucağından indirdiği gibi yere oturtmuş ve hemen kendisi de yanına çömelmişti. "Açiyim mi anne?". "Aç annem.".

Onayımı aldığı an keyifle gülümsemişti fındık suratlım. Eline geçen ilk paketi açtığında içinden kırmızı renkte güzel bir araba çıkmıştı. "Hiğğ tesekkur ederiim. Annemle sizi buna bindilip gestiliceğmm!". Jungkook'la aynı anda kıkırdamıştık.

Rowoon diğer tüm paketleri de açtıktan sonra paketlerin çöplerini beraber toplayıp çöpe atmış sonra da çoktan hazır olan kekin yanına bir de portakal suyu sıkmıştım ve afiyetle yemiştik.

Şimdi ise hava çoktan kararmaya başladığında televizyonu açmıştık ses olsun diye. Işıklarda kapalıydı. İçeride çok güzel, loş bir ortam yaratmıştık. Rowoon hyungunu öyle çok sevmişti ki, Jungkook pijamalarını giymek için misafir odasına gideceği zaman bile Rowoon da onun peşinden gitmek istemişti.

İşte şimdi de ben tekli koltukta oturuyor ve Jungkook ve Rowoon'u seyrediyordum. Jungkook koltukta değil yumuşak halıda oturuyor Rowoon ise hyungunun uzattığı bacaklarının üzerinde yuvarlanıyordu. Oğlum ilk kez aile ortamında gibiydi. Tabii bende öyle. Jungkook'dan bir baba sıcaklığı alıyordu Rowoon. Wooshik'le bile bu kadar oynadığına şahit olmamıştım. O biraz otoriter olduğu için bebeğim kabuğuna çekiliyordu onun yanında.

Ama Jungkook'la öyle mi?

"Aaaa saat kaç olmuş böyle? Benim oğlumun uyku saati mi gelmiş yoksa?". Bebeğimi eğlendirmek için şirince kıkırdayarak mırıldanmış ve onu kucağıma almak için ayağa kalkmıştım fakat bebeğim beni duyduğu an hyungunun arkasına saklanıp ağlamaya başlamıştı. "Uyumam. Uyumam anne! Uytum hiç yok! Anne nutfen annee!". Göz yaşlarını pıtır pıtır dökmeye başladığı an cidden çok şaşırmıştım. O böyle bir çocuk değildi fakat galiba Jungkook'dan ayrılmak istemediği için böyle ağlıyordu.

"Korkma benim bal oğlum. Ben vermem seni annene. Uykusu yoksa uyumaz benim oğlum.". Jungkook, arkasında durup ona sarılan oğlumu kolundan tutup kucağına yeniden çekmiş ve ona sıkıca sarılmıştı. Usulca yanlarına yaklaştığım gibi yere çömelip bebeğimin yüzünü kavramış ve göz yaşlarını silmiştim.

"Uyuma annem. Uykun yoksa uyuma tabii ki. Ama ağlama böyle kıyamam ben sana oğlum.".

***

Sıkıldım dkddkdmf. Devamını diğer bölüm okursunuz hadi iyi geceler 👋

Influencer | Taekook ★Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin