Sherlock, Merlin'in kendisinin ve Mycroft'un yalnızca hayal edebileceği veya kabus olarak görebileceği alanlarda yetenekli olduğunu hızla keşfediyordu.
Merlin bir bakışta duygularınızı anlayabilir, denemden bile ruhunuzun içini görebilirdi. Ve her zamanki gibi 'Kötü bit gün geçiriyorsun,' ya da 'Gerginsin,' tarzında değil, hayır bir insana karşı tam olarak ne hissettiğini anlatabiliyordu, tüm endişelerini ve korkularını anlatabiliyordu.
Bu bazen Sherlock'u korkutuyordu, bu kadar saf duygulara sahip insanların yanında olmaya alışkın değildi. Tamam belki o ve Mycroft geçmişte Merlin'i uzaklaştırmışlardı ama görünen o ki genç Holmes'ü hafife almışlardı.
Her zaman duygularını gösteren insanların zayıf olduklarını düşünmüştü. John'la tanıştığından beri bu teorisinden daha az emindi ama Merlin'le buluştuktan sonra...
Merlin tanıdığı en duygusal insanlardan biriydi ama aynı zamanda da en güçlülerindendi. Tamam, Holmes kardeşlerden hiçbirinin şu ana kadar mükemmel bir hayatı olmamıştı ama görünüşe göre Merlin son birkaç yılda cehenneme gidip dönmüştü.
İşte bu yüzden Sherlock bu kadar korkmuştu; terk edilmiş evde durup küçük kardeşine bakarken, koridorun her tarafında ve merdivenlerde silahları Merlin'in kafasına doğrultmuş insanlar vardı.
John ayakta duruyordu, omzunun dibinde donmuştu ve Mycroft birkaç metre uzaktaydı; Sherlock'un anılarında ilk kez, kardeşi gerçekten de korkmuş görünüyordu. Arthur kapı eşiğindeydi, yumruklarını sıkmıştı, sanki ağlayacak ya da çığlık atacakmış gibi görünüyordu... Muhtemelen ikisini birden yapmak istiyordu.
Sherlock bazen Arthur için endişeleniyordu; o, Merlin gibi tüm bu cinayetlere ve kana alışık değildi. Arthur genellikle çenesini sıkıyor ve önüne serilen cinayet kurbanlarına ve silahlara bakmamak için elinden geleni yapıyordu. Sherlock, Arthur'un yalnızca Merlin için burada olduğunda emindi; ikisinin yakın, fazla yakın olduğu açıktı.
Sherlock, Jim Moriaty'e bir göz atma riskini aldı; Merlin'in arkasında yürüyor, sakız çiğniyor ve sessizce mırıldanıyordu.
"Yanlış bir hareket," diye seslendi Moriaty; "Ve kardeşin ölür." kıkırdadı ve Merlin'e parmaklarıyla yaptığı hayali tabancalarla ateş etti. "Bam! Bam! Bam!"
"Kardeşimden uzak dur," diye hırladı Sherlock.
"Aaaaaaaaaah, ne yapacaksın Sherlock?" soğuk bir tonla dedi Moriaty. "Çünkü unutmamalısın, tek bir yanlış hareketin...." Parmağını boynuna götürdü ve etrafındaki adamlara doğru bağırdı. "Doktor Watson'ı getirin!"
"HAYIR!"
"Aaaaaah. Şimdi bu bir tepkiyi aldı, değil mi?"
Hemen silahların yarısı John'a çevrildi.
"Uzaklaş Sherlock." John ağzının kenarından tısladı.
Sherlock başını salladı, "Hayır, burada kalıyorum."
"Sherlock, benden uzak dur."
Koyu saçlı adam John'dan birkaç adım uzaklaşıp Mycroft'un yanında durdu.
"Pekala, doktor Watson," Moriaty derin bir nefes aldı, "Gelin ve burada genç bay Holmes'ün yanında durun."
John yavaşça Merlin'in yanında dururken Sherlock zar zor nefes alıyordu. John'un Merlin'e verdiği güven verici gülümsemeyi gözden kaçırmadı ve Merlin ona titrek bir gülümsemeyle cevap verdi. John, Sherlock'la göz göze geldiğinde ikisi de bundan sonra ne olacağını biliyordu, Moriaty çok tahmin edilebilirdi.
"Aaaaaaah, bu çok heyecan veridi olmaya başladı, değil mi?" diyerek kıkırdadı. "Ve Sherlock sanırım bundan sonra ne olacağını biliyorsun. Merlin mi John mu, erkek kardeşin mi yoksa arkadaşın mı? Ah, hanımlar ve beyler hangisini seçecek? Hangisini seçecek?"
"İkisini de vurmayacağını nereden bileyim?" diye tükürürcesine sordu Sherlock, "Birini sağ bırakacağına neden güvenelim ki?"
Moriaty basitçe, "Ah, güvenemezsin." diyerek yanıtladı, "Teknik olarak adamlarımın ikisini de vurmasını engellemek için yapabileceğim hiçbir şey yok ama... sanırım onlara güvenmez gerekecek, değil mi? Ve bana, evet, bana güvenmen gerekecek."
Sherlock bir John'a bir Merlin'e baktı, belli ki bir seçim yapmayacaktı, ikisini de kurtaracaktı, sadece bu mesajı ikisine de iletmesi gerekiyordu.
Gözleri önce John'la sonra Merlin'le buluştu, ikisinin de Sherlock'u izlediğinden emin olunca parmağıyla mors alfabesiyle hafifçe koluna vurmaya başladı. Planı mümkün olan en kısa ve basit şekilde anlattı, yine de biraz zaman aldı ve Moriaty'nin düşünmeyeceği bir şey olduğunu umuyordu.
Sherlock işini bitirdiğinde, gözlerinin yapmak üzere olduğu şeyi açıklayabileceğini umarak Mycroft'a döndü. Mycroft'un hemen arkasına baktığını gördü, mors alfabesini görmüştü, bu da her şeyi çok daha kolaylaştırıyordu.
Sonra hala kapı eşiğinde, hareketsiz duran ve kaşlarını çatarak Moriaty'e bakan Arthur'un sorusu geldi.
"Arthur," dedi Mycroft yavaş yavaş, görünüşe göre Sherlock sorununu anlamıştı, "Belki de gitmen daha iyi olur?"
"Hayır," dedi Arthur sertçe, "Hayır, kalıyorum-"
Merlin, "Arthur, git." diye tersledi.
Arthur şaşkın gözlerle Merlin'e baktı, gözleri buluştu ve sanki aralarında bir şeyler geçti, Arthur sadece başını salladı ve hızla uzaklaştı.
Moriaty şaşırmış görünüyordu. "Ah, sanırım zaten pek önemli biri değildi. Bir karara vardın mı Sherlock? Acele etme, gece uzun."
"Merlin'i bana ver."
"Ah!" Moriaty güldü, "Ah, aileyi arkadaşlara tercih ediyoruz, değil mi Sherlock? Ah pekala John, Sherlock'un seni kurtaracak kadar sevmediğini bilerek mutlu bir şekilde ölebilirsin. Pekala, ne bekliyorsunuz? Silahlarınızı genç Bay Holmes'ün üzerinden çekin."
Artık tüm silahlar John'a doğrultulmuştu, her şey John'un yeterince hızlı ve Sherlock'un haklı olup olmamasına bağlıydı.
Merlin kardeşlerinin yanına koştu, aralarında durdu ve Mycroft elini teselli edici bir şekilde Merlin'in omzuna koydu.
Sherlock döndü ve arkadaşına göz kırptı. "Üzgünüm, John."
Gerisi bulanıktı, duvarlardan uçuşan mermiler, kan ve çürümüş tahta kokusu, bağıran insanlar ve hatta Jim Moriaty'nin biraz paniklemiş sesi bile vardı. Sherlock, son birkaç dakika içinde bacağından vurulduğu anlaşılan Merlin'i yarı taşıyarak, ay ışığına doğru dışarı koştu.
"Planının işe yaradığını düşünüyorum?" diye sordu Arthur, ardından gözleri Merlin'e takıldı ve bir çığlık attı.
"iyiyim." Merlin acının içinden nefesini tuttu. "Ve evet, işe yaradı."
"Peki şu plan, tam olarak neydi?" diye sordu Arthur, ileri doğru yürüyüp Merlin'i kollarına alarak.
"John'un cebinde bir silah vardı," diye cevap verdi Sherlock, "Bir dava üzerindeyken her zaman yanında olur, çoğu adamın durduğu merdivenleri vurdu, zaten çürümüştü. Sanırım Moriaty'nin üstüne düştüler ama emin olamıyorum. Herkes iyi mi?"
John ve Mycroft başlarını salladılar ve Merlin titrek bir şekilde başparmağını kaldırdı.
"Şimdi Merlin için hastaneye gitmemiz gerekiyor," dedi Mycroft kardeşine bakarak. "Orada çok kötü bir yara var."
Merlin başını salladı. "O kadar da kötü değil."
"Hastaneye kadar yürüyecek gidemeyiz," dedi Arthur, "Buradan kilometrelerce uzakta."
Tam o sırada önlerine bir araba yanaştı ve kapı açıldı. Greg Lestrade dışarı çıktı, tek kaşını kaldırdı ve Merlin'e baktı. "Beni sen mi aradın?"
Merlin sırıttı ve elindeki telefonu Sherlock'a doğru salladı.
"Sen, küçük kardeşim," dedi Sherlock gülerek, "Sürprizlerle dolusun."
*24.11.2023*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Youngest Holmes / Merthur + Johnlock
Fanfiction*çeviridir. *Tamamlandı *** "Yine iş başında!" "Merlin mi?" "Elbette."