Karşımdaki iki adamla bakışmaya devam ediyordum. Ne onlar bir şey söylüyordu ne de ben. Kafamın içinde hâlâ hangisinin Ensar olduğunu düşünüyordum. Saniyeler dakikaya dönüştüğünde ilk defa gördüğüm adam konuşmaya başladı."Kız bu mu?" Diyen kalın sese karşı kaşlarımı çattım. O nasıl bir sesti lan? Diyen iç sesime hak verdim.
"Evet ağabey bu, sen gördüğüne göre ben çıkayım mı?" Bu beni tuzağa düşüren kahramandı. Ancak fark ettiğim şuydu ki eğer bu bay kalın ses onun öz ağabeyi ise ondan nefret ediyordu çünkü söylerken sözleri tükürürcesine çıkmıştı ağzından.
"Çıkmana gerek yok, senin de merak ettiğin şeyler olduğunu biliyorum." Bay kalın sesin sözleriyle odadan çıkmaya hazırlanan genç durdu ve tekrar ağabeyinin yanındaki yerini aldı.
"Ya pardon arkadaşlar bölüyorum ama hanginiz Ensar tam olarak ben hâlâ anlam veremedim de?" Sözlerimle ikisinin de gözleri aynı anda bana döndü. Yok abi, bunlar kardeş çıkmazsa ilk fırsatta intihar edeceğime yemin edebilirim. Bu kadar aynı olunmaz!
İkisi bir süre bakıştıktan sonra kahramanım söze girdi.
"Ensar ben, bu da ağabeyim Esat." Bak içime sular serpildi şu an. Ya ben bir şey daha soracağım, çıkış ne tarafta?
"Tam olarak kimsiniz oğlum siz ben hayatımda bu kadar tuhaf insanları bir arada görmedim açıkçası?" Sözlerimle Esat'ın dudakları kıvrıldı.
"Kim olduğumuzu ya da ne işler çevirdiğimizi çözeceğine eminim. Burada bulunduğun süre boyunca çözemesen de öğreneceksin zaten." Ben kaçmak için hangi camı kırsam diye düşünüyorum, bu adam bulunduğum süre falan diyor. Zıkkım herif!
"Pardon ama burada kalacağımı kim söyledi acaba?"
"Bazı şeyleri öğrenmek için zaman gereklidir küçük kız." Tövbe bismillah ne diyor lan bu kız falan ayıp oluyor yalnız. Alındım. İç sesime ikinci bir emre kadar susma cezası verdikten sonra kaşlarımı çatarak bakmaya devam ettim.
"Ailenle ilgili sorunla," Daha fazla devam etmesine izin vermeden araya girdim,
"Ailemle ilgili herhangi bir kelime söyleyebilecek konumda değilsiniz. Her ne yapacaksanız saçma oyunlarınıza beni dahil etmeyi denemeyin bile." Arkamı dönüp havalı havalı çıkış yapacaktım ki yaptım da yani orada bir sorun yoktu ama sorun buranın neresinden çıkıldığını hatırlamıyor oluşumdu. Ne uzun cümle kurdun, helal lan sana yusufi
Arkamdan harbi harbi kimse gelmiyordu. Bu kadar basit miydi yani? Derken aklıma bir şey geldi. Ben buraya tek gelmedim ki. Ayhan'ı unuttum lan ben!
"Şimdi geri dönersem rezil olurum ama ya. Çokta havalı çıkmıştım." Diye mırıldandım."Birisini mi arıyordun küçük kız?" Diyen kalın sese sahip tek bir kişi tanımıştım burada. Esat zıkkım herifi işte.
"Aynen öyle şimdi güzelce anlaşıyoruz tamam mı seninle?" Dediğimde dudakları kıvrıldı.
"Söyle bakalım."
"Bana Ayhan'ı veriyorsunuz sonra bende burayı başınıza yıkmadan çıkıp gidiyorum. Nasıl fikir?" Sözlerimle cıkladı.
"Beğenmedim, bize sen lazımsın. Arkadaşını hemen şu dakika bırakabilirim ama sen burada kalıyorsun." Emir verene bak ya. Ama Ayhan gitmek istiyorsa gidebilirdi. Onun için olan bu fırsatı geri çeviremezdim.
"Sadece arkadaşım değil o benim ayrıca teklifini kabul ediyorum ancak gönderdiğinizi kendi gözlerimle göreceğim." Sözlerimle dudakları kıvrıldı ve koridorda ilerlemeye başladı, peşinden ilerlemeye başladım. Ya seni farklı bir yere götürüyorsa? Geçmişin tekrarlanırsa? İşini burada bitir ki o senin işini bitiremesin. Diyen iç sesime uymak ve uymamak arasında kalıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalanlarda Yananlar
Ficção AdolescenteGeçmişin yaralarını taşıyan ancak bundan haberdar olmayan iki genç, ailelerinin sırlarının peşinde koşarken birbirlerini bulurlar ve bir bir tüm yalanlar kırılmaya başlar. Aslında geçmişleri birbirine sıkı sıkı bağlı olan gençler henüz bundan bir ha...