1. Küçük Kalp Atışları

54 13 80
                                    

Onca acıya rağmen hala gülümsiyebilen bu hayattaki küçük meleklere...

Kilisenin çanı 3 kez çaldı. Mavi gökyüzüne kar kadar beyaz bulutlar yavaş yavaş karışırken parmak uçlarında, küçük evimizin verandasındaki yerine tam oturmamış parkelere basmadan evden ayrılmaya çalışıyordum. Gıcırtı sesi çıkarmadan verandadan kuru toprağın üzerine atladım.
Başardım.
Diye düşündüm. Bir anda omzuma bir el dokundu. Ürkerek geri çekilmeye çalıştım ama beni kendine doğru çekti. Karnımı gıdıklamaya başladı.

-Dur! Tamam, yakalandım.

Ellerini karnımdan çekmeye çalışıyordum ama beni sıkıca tutmuştu. Kendimi gülmekten durduramıyordum.

-Annnneeee!

Kahkahalar atarak anneme durmasını söylüyordum. Annem kıkırdadı. Beni gıdıklamayı bıraktı ve çatlamış dudaklarıyla yanağımı öptü.

-Nereye gidiyorsun bakalım?

Dedi. Bende onu minik dudaklarımla öptüm.

-Sadece töreni görmek istemiştim.

Dedim mahcup bir şekilde.

-Oranın ne kadar tehlikeli olduğunu biliyorsun hayatım.

-Biliyorum ama ben güçlü bir kızım!

Dedim, annemin kollarından kurtulup kollarımı kaldırdım. Abimin arkadaşı Jeff böyle yapınca kolundaki iri damarlar görünüyor, çamaşır yıkamaya göl kenarına giden genç kızlar buna mest oluyordu. annem kıkırdadı. Anlımı öpüp

-Benim güçlü kızım...

diye mırıldandı.

-Tamam, töreni izlemeye gidebilirsin ama tören yolunda durma. Tören yolu çok kalabalık oluyor.

dedi sonra da ekledi.

-Ve de akşam yemeğine geç kalma Jeff ve abin balık yakalamaya gittiler. Bu akşam onların yakaladıkları balıkları yiyeceğiz.

Annem genelde tek başıma dışarı çıkmama izin vermezdi. O nedenle çok mutlu olmuştum. Annemin yanağına bir öpücük daha kondurdum ve tepenin sonuna kadar zıplaya hoplaya koştum. Tepenin ucunda anneme baktım. Hâla beni izliyordu. Kocaman sırıttım ve ona el salladım. O da bana karşılık verdi.

Sonrada tepeden aşağı indim. Terk edilmiş, 8. Batı kulesine gidiyordum. Seke seke sokaklardan geçiyordum. Koyu kahverengi elbisem ben zıplayınca uçuşuyor, bacaklarım sarı bez çantama değiyordu. Saman kokusu burnumu sardığında 8. Batı kulesine vardığımı anlamış oldum. Kulenin kırık ama dayanıklı taş merdivenlerinden dikkatli bir şekilde çıktım. Burası benim inimdi. Üzüldüğümde ya da sadece ev işlerinden kaçmak istediğimde buraya gelir oyun oynar ve ya şehri izlerdim. Bütün evlerin çatılarının üstünü görebiliyordum. Bu da beni özgür bir kuş gibi hissettiriyordu. Çantamdan eskiz defterimi çıkarmaya yeltendim. Buda ne? İki elma mı? Annem beni tutuğu zaman çantama koymuş olmalıydı. Kalemimi ve eskiz defterimi çıkarırken bir ses duydum. Biri bağırıyordu.

-Yardım edin!

Korkuluklara yöneldim. Bir çocuk yandaki çıkmaz sokakta iki siyah giyinimli adam tarafından sıkıştırılmıştı. Ona nasıl yardım edebilirdim ki? Çok korkmuş görünüyordu.

Tanrı'nın Kalbi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin