6. Çıkarlar

1 0 0
                                    

-Ney?!!

-Sorun ne?

-Vicherd, bana buraya neden geldiğimizi söyler misin?

-Seni evime getirdim.

-Evin?

Kafama ağır bir şey düşmüş gibi geldi bir an. Suratım kızardı. Az önce yaşananları düşündüm. Beni bir prens satın almış üstüne üstlük de kraliyet ailesinden birinin kucağına oturmuştum.

Kendimi telafi etmem gerekiyordu artık.

-Özür dilerim prensim sizi tanıyamadım.

Önünde reverans yaptım.

Aslında birinin önünde eğilmek ona teslim olmak ya da onu üstüm kılmaktan nefret ediyordum ama bu sefer buna meçburdum.
Ayrıca bu, burnu havada kızıl saçlı adamın önünde diz çöküp ağlamaktan kat ve kat daha iyiydi.

-Hayır buna gerek yok, arabada benimle ne kadar arsız konuşuyorsan o şekilde konuşmaya devam et.

Ona pis bir bakış atarak dikeldim. O sıra bizi izleyen yaklaşık yirmi hizmetliyi fark ettim. Vicherd öne gelen kahya ile konuşuyordu.

-Ona çok dikkat et. O bizim için özel bir konuk. Ona yapılmış bir hakaret bana yapılmış demektir.

Küçük bir elma bana bu denli iyi davranmasına sebep olamazdı. Ya benden bir şey istiyordu ya da attığım elma o kadar büyük bir şeye sebep olmuştu ki ben bile hayal edemiyordum.

Kahya bana yaklaşırken Vicherd bana el sallayıp gitti. Beni bu kargaşanın içinde tek bırakmaktan eğleniyor gibiydi. Kahya beni selamladı.

-Leydim, ben bu sarayın baş hizmetlisiyim. Size yardım etmekten onur duyarım.

-Şey...

Daha birkaç saat önce etrafımdaki insanlar beni fareden farksız görürken şimdi el üstünde tutuluyordum? Sanırım ormanda artık biraz dinlenmek istediğimi söylediğimde Tanrı beni duymuştu?

-Lütfen beni takip edin leydim.

Cevabımı beklemeden ilerlemeye başlamıştı bile. Sanırım burada rica kelimeleri kullanılsa da yine de emir sayılıyordu.

Kahyayı takip etmeye koyuldum. Koca salonlardan, uzun koridorlardan, mermer merdivenlerden geçtik. Hepsi ayrı bir süslü ayrı bir zarifti. Beyaz büyük Bir kapıya vardığımızda durdu.

-Burası sizin odanız leydim.

Ona teşekkür edip odaya girdim. Girdiğim oda benim eski evimden bile büyüktü. Beş kişinin rahatça sıgabileceği bir yatak, batmakta olan güneşin bütün ışığını alan geniş pencereler, özenle süslenmiş duvarlar.

Bu özel oda,siz onu gördüğünüz ve size ait olduğunu düşündüğünüz anda kendinizi değerli hissettirebilirdi. Ama beni pis hissettirdi. Saç diplerimin kaşındığını hissettim. Giydiğim kurumuş kandan dolayı kahverengiye dönen elbisenin vücuduma sürünerek kaşındırdığını hissettim. Kendimi bu odaya layık hissetmemiştim.

Odada bulunan bir kapıya doğru yöneldim. Tahmin ettiğim gibi burası lavaboydu. Kapıyı kapatıp altın rengi - Ya boyanmış ya da gerçek altın- kapı kulbundaki kilidi kullanarak kapıyı kapattım. Üzerimdeki pis elbiseyi bir çırpıda çıkarıp köşeye attım. Küvetin hemen yanında yine altın gibi görünen çeşmenin sol tarafındaki vanayı açtım. Küvetin deliğini de metal bir parça ile kapattım.

Aklıma eski duşlarım geldi. Eskiden hep annem ile duş alırdım. Yazları evin yakınındaki nehre gider soğuk suyu iliklerimize kadar hissederdik, kışın nehirden kova ile taşıdığımız suları abimin kestiği odunlar sayesinde ısıtır, İkimizinde sığabileceği tahtalardan ve biraz metalden yapılmış küçük küvetimize girerdik. Abim bazen bizi kıskanır gibi yapar "keşke ben de kız olsaydım" Diye bizi güldürürdü.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 26 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Tanrı'nın Kalbi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin