5. Yeni Başlangıçlar, Eski Arkadaşlar

4 1 0
                                    

Yeşil yapraklar ve kavi gökyüzü. Neredeyim ben?

Bu soruyu kendime belkide bininci soruşumdu. Her defasında bambaşka bir yerde uyanıyor, bambaşka şeyler yaşıyordum. Yaklaşık altı ay önceki durağan hayatım yerine böyle bir hayat yaşamak fazlasıyla yorucuydu.

Dikeldim. Etrafa bakındım. Yeşil yapraklı, koyu kahverengi gövdeli ağaçlar dışında hiç bir şey görünmüyordu.

O neredeydi? Beni bırakıp gitmiş miydi?

Ayağa kalktım.

Az önce yaşadıklarım bir rüya mıydı? Yetimhaneye ne olmuştu? Yine hayat beni beklemeden ilerlemiş ve beni acı içinde sürüklemişti. Sevdiğim Her şeyi elimden almıştı. Şimdi ne yapacaktım. Beş kuruş param olmadan nereye gidecektim ne yiyecektim?

-O bak bu güzel işte.

Korku içinde arkamı döndüm. Dört adam ellerinde balta ve av malzemeleri ile bana bakıyordu. Aynı avına bakan çakallar gibi...

"Dört en nefret ettiğim sayıdır"

Onun sözünü anımsamıştım. O neredeydi ve kimdi?

-Bunun suratı güzel, kesin fazla para eder.

Biri öne çıktı ve çenemi tutup yüzümü kendine yaklaştırdı.

-Çek ellerini!

Onlara doğru tısladım. Beni ciddiye almıyorlardı. Ne de olsa cehennemden yeni çıkmış, her yeri yara bere içindeki küçük bir kızı kim niye ciddiye alsın?

-Bak bak atarlı giderli. Buna gem vurmak isteyen çok soylu olur.

Benim hakkımda, benimle bile değil birbirleri ile konuşuyorlardı.

-Şimdi Uslu bir kız ol ve bizimle gel.

-Yaw bir sıktir gidin...

°•○●¤◇¤●○•°

Gözlerim nefret dolu bakışlarla beni bağlayan adama bakıyordu. İşi bitince çömeldiği yerden kalktı ve gülümseyerek bir eliyle kafamı birkaç defa sıvazladı. Kafamı elinin altından hızla çektim.

-Merak etme küçük kız. Seni öldürmem.

"Evet oldürmezsin ama daha beterini yaparsın" Dedim içimden. Ağzım bağlı olmasaydı ona daha beterini söylerdim. Arabadan indiğimde ve ön tarafa doğru gitti.

Araba fazlasıyla karanlıktı. Beni at arabasının yük bölümüne atmış kendileri arabanın ön kısmında oturmuş şarkı söylüyorlardı. Her beş saniyede bir araba büyük bir taşın üzerinden geçiyordu. İçimden her şeye nefret kusuyordum. Ellerimi açmak için uğraşıyordum.

Ben ne zaman özgün olabileceğim? Her bir kafesin ardından yenisi geliyor, artık yoruldum. Artık çok yoruldum. Eski sağkin hayatımı özledim. Ailemi, evimi, terkedilmiş 8. Batı Kulesini...

Kapının açılması ile bütün özlem dolu düşüncelerim dağıldı. Işığın arasından çıkan adam bir halat ile bağlanmış ellerimi tutarak beni dışarı çekti.

-Buraya gel.

Beni peşinden götürmeye başladı. Karanlık sokakların arasından geçiyorduk. Sabah olmasına rağmen burası gece gibi karanlıktı.

Oh, olamaz. Şehir altı pazarlarında olmalıydık! Şehir altı pazarları şehrin altında yapılmış büyük tünellerin içine kurulmuş gece kondularda suçluların, çetelerin ve bitkinlerin yeridir. Burada hakikat diye bir şey yoktur. Kralın sözleri? Burada geçmez.
Burası her şeyini kaybetmişlerin, yasa dışı şeyleri satmak isteyen aç gözlü soyluların ve sahtekarların yuvasıdır. Kısacası burada güçlü değilsen bir cesetten farklı değilsin.

Tanrı'nın Kalbi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin