Mavi Gözlü Çocuk

17 2 6
                                    

     "Emily. Emily! Emily hey burada mısın!?"

Duyduğum sesten sonra başımı sıradan kaldırdım ve matematik öğretmenim olan Ezgi hoca ile göz göze geldim.

Bir onun alev çıkaran gözlerine, bir de kalem tutan elimin yanındaki insan çizimlerine baktım. Yine dersi dinlemeyip dalmıştım. Ben aslında sözelci değilde gerçekten sayısalcıyım, matematiğim iyidir fenim de kendimi kurtaracak kadar var. Ama sanatsal tarafım maalesef sayısal yanıma da baskın geliyor. Her zaman olduğu gibi.

     "Evet Emily, sana göre muhteşem çizimlerinden başını kaldırıp tahtada yazan denklemi çözmek ister misin?"

Bunun cevabı bariz bir şekilde belliydi ama Ezgi hocanın gözüne batmak istemiyordum ve ayrıca sınıf arkadaşlarımın da. Kendimden daha özgüvenli çıkan sesimle;

"Hayır deme gibi şansım yok sanırım?"

Diyip en içten, en masum, en sevimli yüzümü takınmaya çalıştım.

Ve galiba başarısız oldum, çünkü Ezgi hoca ya dalga geçerek ya da beni taklit etmeye çalışarak gülümseyip başını hayır anlamında salladı ve tekrar o sinirli, ciddi ifadesini takınarak eliyle tahtayı gösterdi.

Hadi ama bir kere çok şakacı bir yapım vardır bunu anlamaması benim suçum olmamalı. Kaderine mahkum biri gibi matematikte pes edip başım önde sıradan çıkıp tahtaya doğru yürümeye başladım.

Ve hiç bakmadığım tahtaya baktığımda gözlerim faltaşı gibi büyüdü, çünkü tahtada yazan denklem neredeyse ömrümden daha uzundu.

Elbette matematiğim iyi, ama bu kadar iyi mi bir şüpheye düşmedim değil. Tam elime bir tahta kalemi alıp bir şeyler yapıyor gibi görünmeye başlayacaktım ki kapı çaldı. Derin bir nefes bıraktım. Bu bana az da olsa vakit kazandıracaktı.    

      Gelen kim bilmiyorum ama hayatımı istemeden kurtarmıştı.

     Kapı açıldı ve gördüğüm kişiden gözlerimi alamıyordum, kalbimin bir anda hızlandığını tuhaf attığını hissediyordum.

Onun gelmesini bekliyordum ama bugün olacağını bilmiyorum. Ve lafımı alıyorum gelen kim biliyorum.

Terlemeye başladım aman Allah'ım bana neler oluyordu. Onu rüyamda gördüğümde bu kadar heyecanlı değildim.

Karşımda bana bakmasa bile mavi gözlü, kumral kıvırcık saçlı, uzun boylu, okul üniformasının üstüne deri ceket giymiş biri vardı. Tam gördüğüm gibi. Hocamıza bakıp

"Merhaba hocam ben Alaz. Bu şehre yeni taşındım ve yeni sınıfım burasıymış sanırım." Dedi. Adı Alaz'mış kendi gibi ismi de çok güzeldi.

Ben hayatımda hiç aşık olamamıştım.

Ve galiba şu anda bir ilki yaşıyordum.

Ben Alaz'ın mavilerinde boğulurken arkamdan;

"Hoşgeldin sınıfımıza Alaz'cım." Diyen bir ses duydum. "Ben senin yeni, matematik öğretmenin Ezgi. İstediğin boş bir sıraya geçebilirsin." Dedi.

    Benim yanıma geçmesini çok isterdim ama maalesef oraya geçmeyecekti bunu biliyordum.

Sınıftaki tüm kızların dikkatini çekmeyi başarmış olmalı ki hiçbir kız gözlerini Alaz'dan alamıyor ben de dahil ve yine o kızlar yanları boş dolu fark etmeden

"Benim yanıma"

"Benim yanıma Alaz'cım"

"Benim hanım boş benim yanıma gelebilirsin"

"Ay çekil şuradan Mert! Gelsene benim yanıma Alaz Mert birazdan gidecek ayakta durması da hiç sorun olmaz."

Bu kız gerçekten şaka olmalıydı gıcık. Böyle düşünen tek ben değilmişim çünkü Asya;

"Mert valla sen her gün bu Selin'e nasıl katlanıyorsun" dedi.

Çaktırmadan güldüm.

Asya'yı gerçekten çok seviyordum. Selin'in konuşmasına fırsat vermeden Ezgi hoca hemen olaya el atıp

"Sessizlik!" Diye öyle bir bağırdı, ki sınıf inledi resmen.

     Alaz kızlara kulak asmadan yürüdü ve benim sıramın hemen arkasındaki boş sıraya baktı. Çanta veya defter göremeyince oraya oturdu.

   Ezgi hocamız "Evet yer mevzusu ve kızların kavgası bittiğine göre geri sana gelelim Emily, artık çöz şu soruyu zil çalacak birazdan."

Bu sefer benim bu soruyu çözmem şarttı beni kurtaracak tüm kozları, hayatımda ki tüm şansımı şu an kullanmışımdır herhalde. Ezgi hocaya bakarak sesim çıkmadı ama dudaklarımdan,

   "Tabii" kelimesi dökülebildi sadece. Baya bir zor oldu ama oldu tamı tamına dört dakikamı almıştı bir soru zaten sonra yerime geçtim hemen.
    
Çok yakındık Alaz'la yani yanımda otursaydı keşke ama buna da şükür diyebiliriz.

Ezgi hoca benim dışımdaki neredeyse bütün sınıfla bir kaç tane daha soru yaptı ve daha sonra zil çaldı. Bu zil çalabiliyormuş gerçekten inanamıyorum.

     Acaba Alaz'a okula gezdirmeyi teklif etmeli miyim? Kabul eder mi? Etmezse rezil olur muyum? Ama okula yeni gelen birine  okulu gezdirerek iyilik yapmış olurum yani bence.

Biraz empati Emily sen bir okula yeni başladın ve bir çocuk gelip sana okulu gezdirmeyi teklif ediyor kabul eder misin etmez misin? Balıklama atlarsın tabii ki de, bir dakika kızım yüzsüz müsün sen? Acaba Alaz da böyle mi düşünür? Ben iç sesimle öyle bir boğuşuyormuşum ki Alaz'ın oturduğu tarafa baktığımda orada olmadığını gördüm.

     Ve evet bunu daha yeni fark ediyorum. Gözlerimle hızla bir sınıfı taradım ve sınıfta da yoktu. Sıramdan kalkıp kapı eşiğine gittim sol tarafa yani tuvaletlerin olduğu tarafa baktım yoktu sağ tarafa, uzun koridora baktım orada da yoktu.

Gerçekten bugün bu kaçıncı şanssızlığım. Kaderime yanıp en sonunda kantine gitme fikrini kendimce okeyleyip kantin yolunu tuttum.

     Çok sıkıcı ama bir o kadar da güzel bir dersten sonra kendime bir çikolatalı süt ısmarlamak benim en doğal hakkım. Kantinde öyle bir kuyruk sırası vardı ki gözlerim bana bu günki denklem sorusundan sonra isyan ederse şaşırmamalı. Kuyruğun en sonuna geçtim, uzun dakikalardan sonra sıra bana gelmişti canım çikolatalı sütümün parasını ödedikten sonra, sıradan ayrıldım.

Önüme bakmıyordum çünkü pipetini açmaya çalışıyordum. Ve o sırada başımda bir acı hissettim.

     Karşıma baktığımda ise o tanıdık deri ceket ve alışılmadık derece keskin bir nane kokusuyla karşılaştım. Başımı kaldırdım çünkü boyu benden biraz uzundu, yüzüne baktığımdaysa yine mavilerinde kayboldum, ta ki

"Sen hiç önüne bakmaz mısın mavili?" Diyene kadar.

     Ne! Bu dediğinde ciddi olamazdı. Saçlarımın altı maviydi ama beni küçük bir çocuk gibi azarlaması hiç hoşuma gitmemişti. İlk tanışmamız, konuşmamız böyle olmamalıydı.

     Kendime geldim ve;

"Özür dilerim. Alaz'dı değil mi aynı sınıftayız galiba."

Diyerek hem alttan almaya çalışarak hem de umursamaz bir kız tavrı vermeye çalışarak ona ilk cümlelerimi söyleyivermiştim.

"Sınıfa yeni gelen benim ama anlaşılan senden daha dikkatli ve gözlemci olanda benim."

Şok üstüne şoku anlatmaya çalışırken, alaycı ve bilmiş ses tonuyla;

"Sınıfa gidelim mi mavili?" dedi.

Hayatımda hiç kekelememe rağmen

"T-tabii ki!" dedim.

ATEŞ KRİSTALİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin