Oy istiom.
Güzel bir sabaha uyanmamıştım, uyandığım anda kulağıma dolan yağmurun sesiyle yüzümü asmıştım, yağmurdan ve yaydığı havadan nefret ederdim.
Özellikle bugün daha çok nefret etmiştim. Sanki her şey bilerek oluyordu, üç saatlik uykuyla okula gitmek zorundaydım. Fizikçimiz sağ olsun gecemi zehir etmişti.
Tüm gece sınıfça grupta konuları konuşmuş, nasıl yapacağımızı tartışmıştık. Sınıfça kalmamak için çabalayacaktık. Ayrıca toplam on beş grup vardı ve hepsinden ben sorumluydum.
Bu kadar ileri gitmesini cidden beklemiyordum, sırf küçük bir yanlış anlaşılma yüzünden beni sınıfta bırakmak için çabalıyordu. Ama pes etmeyi de, işimi yanlış yapmayı da sevmezdim. Bu bir ayı kendime cehennem ettirmeyecektim.
"Jaeyun kahvaltıya." işittiğim sesle gülümsemiş kapıya koşmuştum, "Jongseong seni seviyorum biliyorsun di mi?!" diyerek yanaklarını sıkmış masaya oturmuştum. Jong olmasaydı kahvaltıyı geçtim yemek yapıp yiyeceğimi bile düşünmüyordum.
Beceremezdim ben ama Jong çok severdi yemek yapmayı, yemek yaparken mutlu olduğunu ve düşüncelerenin onu rahat bıraktığını söylerdi. Fizikte benim için aynısıydı. Bilim dikkatimi fazlasıyla çekiyordu ve bilim okumak, deneyleri gözlemek fazlasıyla hoşuma gidiyordu.
"Her seferinde aynı şeyi söylemesen Jae? Yanağımıda sıkıp durma, sevmiyorum biliyorsun. " demiş karşıma oturmuştu.
"Gülümse biraz Jongseong. Acelem var hızlı ye." demiş kendi kahvaltımı hızla yemeye başlamıştım.
"Neden?" diye sormuştu, "Nasıl neden Jong, anlattıklarımı ne ara unuttun." demiş ağzına birkaç lokma daha atmış tabaklarımı lavaboya koyup yıkamıştım.
Jongseong da bitirdikten birkaç dakika sonra evden çıkmıştık."Neden erken gidiyoruz Jaeyun?" , "Sevgili hocam yüzünden, sınıfça erken gideceğiz." sevgili kelimesini bastırarak söylediğim anda gözümün önüne gülüşü ve dün gece söylediği şey geldi.
'Bunu isteyeceğini sanmıyorum Jaeyun.'
Bunu diyerek neyi kastettiğini hâlâ anlamamıştım, hem ne tür bir ceza verebilirdi ki?
"Jaeyun sana diyorum!" daldığım yerden gözlerimi ayırırken çoktan okulun önünde olduğumuzu gördüm. Zaman mı çabuk geçmişti yoksa ben mi düşüncelerimin arasında fazla kaybolmuştum?
"Ne ara geldik?" diye Jongseong'a sormuştum. "İyi misin Jae, otobüstede hiç konuşmadın?" kesinlikle düşüncelerimde kaybolmuştum. Gece boyunca dudakları, gülüşü aklımdan asla çıkmamıştı.
"İyiyim uykum var Jong." diyerek geçirmiştim sorusunu, "Hadi sınıfına yaşlı bunak, teneffüste aşağı in." demiş yanağını sıkıp kendi bloğuma doğru yürümüştüm, binaya girdikten sonra merdivenlere yöneldiğim sırada, "Jaeyun!" ismimi duymamla sesin geldiği doğru yöne bakmıştım. Bu dün sınıfta ki çocuktu.
"Selam," demiş elini uzatmıştı, uzattığı eli sıkıp, "Selam." diye karşılık vermiştim. "Ben Riki." diyerek devam etmişti.
"Biliyorum," , "Gruptan yani." diyerek açıklama yapmıştım. "Ben de onu konuşacaktım, başa çıkabilecek misin hepimizle?" başa çıkmak zorundaydım, başka şansım yoktu. "Mecburum."
"Sınıfı bilmiyorum ama zorda kalmaman için yardım edeceğim." yüzümde oluşan gülümsemeyle, "Teşekkürler, Riki." demiştim.
Sonra dersi hatırlayıp hemen saate bakmıştım. "Gitsek iyi olacak, profesöre yakalanmak istemeyiz." hızla kafasını sallamış, beraber merdivenleri çıkmaya başlamıştık. Düşündüğüm gibi aramızda yaklaşık beş santim vardı. Boyu yakışıyordu ona, özellikle saçları ve tarzı çok yakışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝗣𝗵𝘆𝘀𝗶𝗰𝗶𝘀𝘁 | 𝗛𝗲𝗲𝗷𝗮𝗸𝗲 ✔
FanfictionÜnlü fizikçi Lee Heeseung, Seul'un ünlü üniversitesinde profesör olarak işe başlar. Fizik kazanan Jaeyun ise üniversitenin ilk senesinde çalışmalarını sevdiği Lee Heeseung'un profesörü olacağından habersizdir. ...