11

3K 287 11
                                    

İçinde on küsür kişinin olduğu iki at tarafından çekilen arabada kabanıma biraz daha sarıldım sabahın erken saatleriydi güneş yeni yeni doğuyordu.

Her onbeş günde bir evlerimize gitmemiz için verilen bir iznimiz vardı.
Normalde kullanmayı düşünmüyordum ama son olaylardan sonra buradan uzaklaşmak hemde jeno ile konuşmak için mükemmel fırsattı.

Bir saat kadar süren yoldan sonra omzumda uyuklayan arkadaşımı uyandırmış kasaba meydanında duran arabadan hızlıca inmiştim.
Kasaba halkından etrafımıza toplananlar vardı.
Çocuklar merakla büyükler ise biraz korku ve ayıplamayla bakıyordu.
Onlara göre yaptığımız iş insan diriltmekten başka bir şey değildi.
Hatta hastalık bile bulaştırabilirdik onlara.
Hızlıca meydandan ve insanların bakışlarından uzaklaşmış arkadaşımın kapısına ufak mumlar yaktığı dükkanına girmiştik.

"Çocuklar hoşgeldiniz."

Çoktan uyanmış hatta son seferden daha iyi görünen arkadaşım ikimize de sıkıca sarılmıştı.

"Kuyruk gibi peşimden ayrılmayacağınızı bildiğim için sevdiğiniz çaylardan demledim gelin oturun."

Şaka yoluyla söylediği şeylere sensiz jimin'in eline kaldım aç bıraktı beni tarzı sözler söyledikten sonra arka odada ki küçük divana oturdum.
Jimin hemen yanıma kurulmuştu.
Benden daha tedirgin ve kuşkucu duruyordu.
Ruh rehberliği konusunda benden daha iyiydi. Bir şeyler hissediyordu belki de.

Gergin halleri bir kaç saniye içinde beni de gerdiğinde yavaşça kolumla onu dürttüm bakışları bana döndüğünde ne yapacağız der gibi kaşlarımı çattım.

Anlamış gibi kafasını sallayıp

"Biliyor musun bazı alfalar o kadar yıpranmış ki onları iyileştirmek çok çok zor olucak, sence hangi bitkiler işe yarar?"

Kurmasını beklediğim cümleden daha alakasız bir konuşmaya girişmişlerdi.
Gerçi ruh eşi hâlâ yaşayan bi alfa var bak bakayım senin ruh eşin mi de denmez di ki.

Jeno bardağımı bana uzatırken neyin var diye sormuştu.
Bazı şeylerin aksine ben konuşmayı seçen taraftım.
Son bir kaç haftada  yaşadıklarımı arkadaşıma anlattığımda şok olmuş ifadesi dakikalar boyunca geçmedi.

"Deltayı daha sonra gördün mü peki?"

"Hayır bir haftadır yemekhaneye gelmiyor,benim bölümü teftiş ederken de görmedim hiç."

Gerçi görmek istemiyordum ya.
Ya da belki biraz görmek istiyordum.

Sonrasında aklıma gelen şeyle yandan bir şekilde sırıtmış.
Bakışlarımı Jimin'e döndermiştim.

"Sakın Jungkook."

Hiç bir şey demeden büyük bir kahkaha attım.
Hâlâ gülerken arkadaşıma asıl haber Jimin de söyle bakayım hadi demiştim.

Jimin büyük bir of çekip kafasını yastığa gömmüş boğuk bir şekilde alfayı öptüğünü söylemişti.

Şaşkınlık sesleri kahkahalar ve havada uçuşan yastıklardan sonra sakinleşip yerlerimize geçmiştik.

"O gece dolunay vardı bilmiyorsunuz sanki kurdum hassas oluyor kızgınlık zamanımda yaklaştı."

Sinirli sinirli çıkan sesiyle söylenmeye devam etmişti.

"Hem onu bir daha görürsem kendi ellerimle boğacağım."

"Sizi iki dakika boş bırakmaya gelmiyor insan iyileştirmeye mi gittiniz gönül işlerinizle uğraşmaya mı belli değil."

Cinderella Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin