Dangerous / minsung

|⁹|

"Hyung, burada mı?"

Nefesleri bozulmaya başlayan sarışın oğlan, ilk kez yaşayacağı bu şeyin heyecanıyla tutundu arkasındaki komidine. Çenesini sıkan parmaklar güçlüydü, gözlerini yumdu "İçeride insanlar varken mi?" Toplayamıyordu kelimelerini. Lee Minho'yla sevişmek, Tanrım bunu düşünmek bile bedenini korkutuyor ve heyecanlandırıyordu. Karşısındaki adamın kendisinden bu derece baskılayıcı olması, tahmini zevkini arttırıyordu. O kadar hassastı ki, bu düşünceler bile küçüğü tahrik edebiliyordu "Kimse yok, talimat verdim çoktan. Aslında benim evimde olmalıydık ama böyle gelişti" Siyah saçlarını geriye atarken, parmakları çekmeceyi kavradı Minho'nun. Soğuktu sesi, normalde olan ilgisinden eser yoktu o an "Sen soldan ikinci odaya geçip hazırlan, geleceğim"

"Hazırlanmak mı? Nasıl?"

"Odaya geç Han Jisung, anlayacaksın" Adamın laflarına karşılık, uslu uslu başını salladı Jisung. Kendisine uzatılan anahtarı aldı sadece. Elleri titremeye başlamıştı şimdiden, derin derin nefesler aldı ve çekmeceyi açan büyüğüne son birkez baktı, ardından kilidi açıp çıktı lavabodan. Gerçekten de etrafta kimsenin varlığına dair bir işaret yoktu, adımları hızlı hızlı Minho'nun tarif ettiği kapının önünde durdu. "Sorun olmayacak" diye tekrar etti kendi kendine. Sonrasında kapıyı açtı, ve odaya girerek kapıyı arkasından kapattı. Kalbi deli gibi atarken geniş odaya, ipek kumaş yatak örtüsüne ve üzerindeki birkaç parça kıyafete bakıyordu.

"Bunlar ne?"

Adımları, ipek örtülü yatağa ilerlerken, toz pembe eteğe gitti Jisung'un çekingen bakışları "Etek mi?" Parmakları ona dokundu nazikçe. Güzel bir kumaşı vardı ve oldukça kısa olduğunu söylemek de yanlış kaçmazdı. Zaten tam yanında onunla aynı renkte kedi kulaklarını gördüğünde yanakları al al oldu oğlanın. Nefesi bozulurken yeniden, bunları giyinip o adamın karşısında nasıl durabileceğini düşünüyordu "Ah, Tanrım.." yumuşak yatağa dokundu parmakları usul usul. Hafif bir pembeydi eteği, aynı yanaklarının şu anki hali gibi. Gözlerini yumdu ve sakinleşmeye çalıştı "Hazırlanmam gerekiyor"

Başını çevirdi ve yatağın karşısındaki duvara baktı, tüm duvar aynaydı. An be an görecekti yani yapacakları her şeyi. Bedeni bunun gerginliği ve hazzıyla uyarılmaya başlarken gözlerini yumdu. Çok hassastı. Parmakları pantolonunun düğmesini açarken sıyrıldı kolayca ondan, ve ince bacaklarından düştü pantolonu. Aynadan kendine bakarken nefesini vermiş ve iç çamaşırının lastiğine değdirmişti parmaklarını. Bundan da kurtulması gerekecekti. "Sorun yok" yine telkin etti kendini. Sonra aşağı doğru çekiştirdiği kumaşı da attı pantolonunun üstüne. Uzun olan gömleği sınırlarını örterken, sadece açıkta kalan bacakları bile etek dahil olmadan yeterince iyi gösteriyordu onu. Bu gece neler olacaktı kestiremiyordu

Yataktan eteğini aldı, bacaklarından geçirirken de an be an duvarı kaplayan aynadan kendine bakıyordu. Eteğin fermuarını çektiğinde gömleğini onun üstüne çıkardı ve az bir kısmının görünür olmasını sağladı. Dağılmış sarı saçlarını iki yana açtı ama hemen ardından hafifçe kabarmaları oğlanı çok sinirlendirdi "Uf" dedi tekrar saçlarını düzeltirken, sonra kulaklı tacını almış ve saçlarını bozmadan takmıştı kafasına. Ellerini önünde birleştirdiğinde, gerçekten çok tatlı gözüktüğünü düşündü. Kulaklardan biri düşük duruyordu. Kendi kendine bir şeyler mırıldanmaya başladı

"Bir şey olmayacak.."

Aynadaki görüntüsüne bakarken, açık bacaklarına indirdi bakışlarını. Eteğini biraz çekiştirirken ilk kez böyle bir parça giyiyor olmak da kendisine hafif bir özgüven veriyordu. Hemen Minho'nun onu böyle görmesini, ve beğenmesini istiyordu. Bol gömleğinin uçlarını tuttu ve onun biraz altında biten eteğini güzelce inceledi. "Çok güzel" yanakları hafif hafif kızarırken bıraktı gömleğini ve kumaşın eski haline dönmesine izin verdi. Yatağın ucuna oturdu sakince. İki bacağı birbirine değerken sabırla büyüğünü bekliyordu. Saniyeler geçtikçe içindeki heyecan artarken çok olmadı ki kapının kulbu döndü, gözleri direkt oraya sabitlendi Jisung'un