GİRİŞ

918 155 125
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

G İ R İ Ş

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

G İ R İ Ş

🍷

intikamdan doğan bir aşk hikayesi.

Kazılı bir kuyu gibiydim.

Bir kutunun içine hapsolmuş ruh.

Ve sayısızca çığlığın arasında kalmış küçük bir kız çocuğu.

Ağlamalarım faydasız,

İsyanlarımın zincire vurulduğu,

Yaşamın içindeki döngüde elinde ağırlığı olan bir silah.

Kan...

Sayısızca kanların üstüme bulaştığı beyaz bir elbise ve gözyaşlarım.

''Direnme yüzleş! korkma korkaklık acizlerin işidir.''

Gür ve yoğun bir ses beni hapis olduğum o kör kuyudan çekip çıkarmıştı. Nefesim daralmış, havanın eksi bir derecede öldürücü soğukluğu kadar bedenimi titretmesini es geçmiştim. Eskiden karanlıktan korkan bir kızdım.

Annemin duaları, ve varlığıyla büyüyen.
Babamın o şefkatini iliklerime kadar hisseden mutlu bir kız çocuğu.

Hayat size ağır bir darbe vurduğunda düştüğünüz yerden kaldıran biri hiçbir zaman olmazdı.

Ama benim olmuştu.

Şans bu sefer ilk defa yüzüme gülmüştü. Tanrı bana bir hayat daha bahşetmiş ve cansız yatan iki bedenin arasında bana yaşamam için bir fırsat daha vermişti.

Tarifsiz bir acı göğüs kafesimde yerini hazırlamış, o kanlı ellerle şimdi içimde bir canavar yetiştirmiştim.

Bir zamanlar Tanrıdan tek dileğim gözyaşlarımı geri kazanabilmekti. Şimdi ise hayatı bir bok çukurundan farksız, bu hayattan alacağım bir hesap, ve savaşarak kazanmak için yaşayan biriydim.

Alnımda biriken boncuk boncuk terleri bir bir silerek nefes nefese kaldığım ve yarım saatten fazladır açmak için uğraştığım iki mezara kaydı gözbebeklerim. Havanın şiddetli yağışı üstümdeki uzun deri kabanımın her bir santiminde boncuk boncuk belirginleşti. Saçlarım ıslak, nefesim düzensiz, ellerimdeki siyah deri eldivenler tıpkı ruhum gibi çamurluydu.

''Canlı canlı gömüleceğin bir mezarın olduğu için çok şanslısın.'' diye fısıldadım gökyüzündeki ay bile üstümüzde bir ışık yaratmıştı. ''Yaşarken ölmenin ne demek olduğunu benim gibi hissedeceksin.''

Ellerim toprağı eşeledi ve sırılsıklam bedenimle dizlerim katlanarak yere eğildi. Annem ve Babam da bu soğuk toprakla bedenlerini buluşturmuştu. Günahkar bedenlerin ve yüreklerin en ağır darbelerini günahsız bir çocuk ödemişti.

O kişi bendim.

İdil Kan.

Eski soyadı ile Adal.

Ölüm artık benim için sıradan bir kurşunun vücudumda hissizlik yaratması gibiydi.

''İnsan bir kere ölür, ama ben neden her gün ölüyormuşum gibi hissediyorum.''

'Çünkü öldürmek için yaşatmaya çalışıyorsun.' dedi iç sesim.

Boş olan iki mezarla aramızdaki mesafeye gökgürültüsü girdi.

Öfke ve intikamla harmanlanan kanımda akan bana yabancı olan bu his beni bir katil yapacaktı.

KAN VE REVAN🍷(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin