Multimedia= İris, İdil, Ceren, İrem
"Etrafında o çok güvendiğin, çok sevdiğin insan ailenin katilinin yanında. Kendine dikkat et küçük saf kız."
Bu mesajı kim göndermiş olabilir diye düşünmekten çıldırmak üzereydim.
"Kızım sana noldu? Betin benzin atmış. Iki saattir telefonuna bakmaktan başka şey yapmadın. Neye bakıyorsun sen öyle?"
Her zamanki gibi meraklı İdil. Bir işe maydanoz olmasa olmaz. Mesajı göstermeyi düşünmüyorum lakin bir anda telefonu elimden alıp okumaya başladı. Okuduktan sonra suratı bembeyaz olmuştu. "İris, senin ailen trafik kazasında ölmedi mi? Ne demek "ailenin katili" ? Hiçbir şey anlamadım ben. Bunu gönderen kim olabilir? Ve o bahsettiği ailenin katilinin yanında olan kim olabilir?"
Söylediklerinden sonra derin bir nefes aldım.
"Bilmiyorum İdil, gerçekten hiçbir fikrim yok. Çıldırmak üzereyim. Biri çok kötü bir şaka yapıyor olmalı. Bir an önce ortaya çıksa iyi olur."
İdil sadece başını sallamakla yetindi. Söyleyecek söz kalmamıştı zaten. Yapabileceğimiz tek şey oturup kim olduğunu beklemekti... Bir süre sonra yeniden mesaj sesim duyuldu.
"Kim olduğum hakkında boşuna debelenme. Öğrenmeni isteseydim ismimle beraber mesaj atardım. Sen sadece o güvendiğin insanın kim olabileceğini düşün. OYUN BAŞLADI! Unutma ki bu oyunda yalnız değilsin. Iyi şanslar güzelim."
Güzelim mi? Şimdi de abimin bana hitap şekliyle mi yaralamaya çalışıyorlar? Ah, bu oyun neyse bir an önce kurtulmak istiyordum. Beni delirtmek için uğraşıyor olmalılar. İdil yanımda olduğu için hemen mesajı okudu.
"Kızım bu ne demek oluyor? Ben bu mesaj oyunundan hiçbir şey anlamadım. Kim, ne yapmaya çalışıyor? Ayrıca Kaan abinin hitap şeklini nerden biliyorlar?"
Hiç bir fikrim yoktu. Daha fazla üstelemek istemedim. Üsteledikçe delirecek gibi oluyordum.
"Neyse İdil. Bir dahaki mesaja kadar rahat olmak istiyorum. İnan bir de bununla uğraşmak istemiyorum. Gücüm yok."
"Tamam canım, sen biraz dinlen. Sonra tekrar konuşuruz."
Sözlerini başımla onayladım.
"Umarım tekrar kabus görmem."
İdil de bundan korkuyor olmalı ki dudak büzmekle yetindi. Daha sonra gözlerimi kapadım ve uykuya dalmaya çalıştım.~~~~~~~
Uyandığımda her yerim ter içinde kalmıştı. Yine kabus görmüştüm. Bu seferki kabusum fazlasıyla gerçekçiydi. Çok korkmuştum. Abimin ölmediğini ve karşıma çıkmamak için tehdit edildiğini görmüştüm. Tanrım. Sen yardım et!
"Canım, kabus gördün değil mi yine? Kabus gördüğünü anlayınca seni uyandırmaya çalıştım fakat bir türlü uyanmadın. Özür dilerim."
Canım benim. Kendi suçuymuş gibi söylüyor bir de.
"Yahu kızım beni uyandıramaman senin suçun değil ki. Bilmiyor musun ben kabus gördüğümde kendim uyanmadığım sürece kimse beni uyandıramaz."
Hüzünlü gözlerle bana baktı. Yaşadığım şeyleri bilip de bana acımayan bir tek İdil vardı. Batın'a hissettiğim şeyler dahil herşeyi bilen bir tek İdil vardı. Diğer kimseye anlatamamıştım.
"Neyse canım ne gördün bu sefer?"
"Çok garipti İdil. Bilmiyorum anlatması güç.. Bir adam abimi tehdit ediyordu. Abim aslında ölmemiş. Benimle ilgili tehdit edip duruyordu. Çok korkunçtu."
İdil bir anda garip bir şekilde telaşlandı.
"Ay kızım ne abinin ölmemesi? Öyle şey mi olur? Cenazesini görmedin mi sanki? Hem sen boşver. Hadi kapatalım konuyu."
Bir şeyler saklıyormuş gibi konuşması garip gelse de fazla üstünde durmadım. Kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı. Sevda Ablanın yanına gittim.
"Abla mola ne zaman verilecek?"
Sevda abla muavinle konuşup yanıma geldi.
"Kuzum yarım saat sonra mola verilecekmiş. Bu arada Batın da katılacak bize molada."
Batın mı? Yine neden geliyordu ki? Her an karşıma çıkmasa olmazdı sanki. Artık yüzümden nasıl bir ifade geçtiyse Sevda abla
"Kızım sizin Batın'la aranızda ne geçti? Neden ona böyle davranıyorsun?"
Tabi hiç bir şey bilmiyor ki.
"Ablacım kısaca beni çok kırdı. Güvendim. Herkesin yaptığı gibi beni yarı yolda bırakıp gitti. Yani güvenimi sarstı."
Sevda abla anlamışçasına kafasını salladı. Ben de bizimkilerin yanına döndüm. Bu sırada yarım saat geçmiş olmalı ki mola yerine gelmiştik. Hemen dışarı çıktım. Bir sigara yakmaya ihtiyacım vardı. Ah, bu lanet şeye de Batın yüzünden başlamıştım. Sigarayı yakmak için çakmak ararken bir anda O'nun kokusunu duydum. Elinde çakmak vardı.
"Sigara içmeyeceğine dair söz vermiştin. Ne çabuk unuttun?"
Gözlerinde yine o soğuk ifade vardı. O içimi donduran ifade.
"Beni bırakmayacağına dair söz vermiştin. Ne çabuk unuttun? Şimdi çakmağı vereceksen ver vermeyeceksen de git!"
Önce gözlerinden şaşırmış bir ifade geçti daha sonra yine eski soğukluğunu kazandı. Çakmağı uzattı. Sigarayı yaktım. Ardından çekip gitmesini izledim. Bana bu kadar yakınken aslında bir o kadar da uzak olması canımı çok yakıyordu. Batın böyle biri değildi. En azından bana karşı böyle biri değildi. Gözlerim yine dolmuştu. Lakin ağlamayacaktım! Telefonumun mesaj sesi yine duyuldu.
"O güzel gözlerine sululuk hiç yakışmıyor. Hem de öyle biri için. Hemen gülümse ve arkadaşlarının yanına git. Haydii!!"
Ah, biri benimle büyük dalga geçiyordu. Ayrıca beni nasıl görebiliyordu? Hızlıca etrafa baktım fakat ilgi çeken biri görünmüyordu. Bu sırada sigaram da bitmişti ve içeri dönmeye karar verdim. Otobüse girdiğimde Batın Ebrar'ın yanına oturmuş onu dinliyordu. Ebrar beni görünce hemen yanıma geldi.
"Ablacım bak abim geldi. Hadi gel de eski zamanlardaki gibi beraber oturalım. Çok özledim o zamanları."
Şu kıza Hayır diyemiyordum. Onun üzülmemesi için mecbur yanlarına gittim. Batın önce beni süzdü. Daha sonra kafasını çevirdi ve ben yokmuşum gibi davranmaya başladı.
"Ebrar, güzelim benim İdil ablanın yanına gitmem gerekiyor. Daha sonra gelirim tamam mı?"
Ebrar üzülse de hemen onayladı. İdil'in yanına gittim. Benim duruşumu görünce hemen yanıma koştu.
"Noldu kızım? Iki dakika yalnız bırakmaya gelmiyorsun."
Telefonumu açıp mesajı gösterdim.
"Canım sen boşver bunu. Saçma sapan mesajlar işte. Napacaksın?"
Bugün bir garip davranıyordu ama üstünde durmamaya karar verdim.
"İdil, Batın burada."
Batın ismini duyunca anında gözlerinde öfkeyi gördüm. Öfkeyle ona baktıktan sonra hemen ifadesini değiştirip bana baktı.
"Umursama sen onu. Seni ne kadar kırdığını ne çabuk unuttun? "
Haklıydı. Ne diyebilirdim ki? Daha sonra İdil'in telefonu çaldı. Arayanı gördükten sonra telaşla yanımdan gitti. Geldiğinde çok telaşlı görünüyordu fakat belli etmemeye çalışır gibi bir ifade vardı yüzünde. Yine önemsemedim. Anlatmak istese anlatırdı. Bu sırada yolculuk bitmişti. Hepimiz yeni yurdumuza gelmiştik. Yeni yurt çok büyüktü. Eskisinden çok daha güzeldi. Hemen odalarımıza geçtik. Tam uzanmıştım ki bir anda kapı açıldı. Içeri Batın girdi. Hızlı adımlarla yanıma geldi. Kolumdan tuttuğu gibi sürüklemeye başladı. Sesimi çıkarmadan sürüklemesine izin verdim. Terasa geldiğimizde kolumu bırakmadan bağırmaya başladı.
"Ne bu tavırlar İris? Ne yaptım ben? Böyle davranmandan nefret ediyorum. Kes şunu artık!"
Tanrım. Delireceğim.
"Bir şey yok Batın. Sadece ben ve saçma kuruntularım işte. Hadi git yine. Benim ne hale düşeceğimi umursamadan gitsene yine. veda etmeden gitsene yine. Ne bekliyorsun? Git hadi!"
Batın ne olduğunu anlamış olmalıydı. Kolumu bırakıp saçlarını çekiştirmeye başladı. Benim içim acıdı.
"Zorundaydım tamam mı? Öyle olması gerekiyordu? Hem ben senin herşeyin değil miydim? Insan herşeyine kırgın kalabilir mi?"
"Batın, bak ne yapmak istiyorsan onu yap tamam mı? Ben sana karışmıyorum. Kırgın da değilim. Şimdi uyumam gerekiyor. Iyi geceler."
Bana ilk defa duygularını göstererek baktı.
"Üzgünüm İris' im. Affet beni ne olur."
Yapamazdım. Tekrar gideceğini bile bile affedemezdim.
"Git Batın. Sadece git. En iyi bildiğin şeyi yap."
Bana Üzgün gözlerle baktı ve arkasını dönüp yürümeye başladı. O giderken bir anda gözlerim kararmaya başladı. Kulaklarımda "İnsan herşeyine kırgın kalabilir mi?" cümlesi yankılanıyordu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞ
Teen Fictionİris, hayatındaki çoğu şeyden kaçmaya çalışan 17 yaşında bir genç kız. Ailesini çok küçük yaşta trafik kazasında kaybetmiş. Güvenebildiği çok az kişi var. Ve birileri ondan intikam almak istiyor. Intikam almak isteyenlerin içinde aşık olduğu çocuk d...