Kabullenişler

278 27 15
                                    

Tuana'dan

Gözlerimi açtığımda yatağımda uzanıyordum. Nasıl yattığımı hatırlamasam da ağlayarak uyuduğumdan olsa gerek gözlerim çok yanıyordu.

Zorlukla lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Çıktığımda karşımda Çağan'ı görmemle afallayıp bir adım geri gittim. O ise yüzünü yüzüme yaklaştırıp beni inceledi daha sonra bir adım geri gitti.

"Gözlerin neden kıpkırmızı?"

Bunu demesiyle elim ayağım birbirine dolaştı.

"Bilmem, yol yorgunluğundan olabilir."

"Anladım, kahvaltı hazır. Ben de seni uyandırmaya gelmiştim hadi inelim."

Merdivenlere yöneldiğinde aniden kolundan tuttum. Sorgulayan gözlerle bana baktı.

"Ne oldu Tuana?"

"Çağan, lisedeki olaylar için pişman mısın?"

"Sana zorbalık yapmamdan bahsediyorsan uzun zaman önce pişman oldum zaten."

"Hayır, o değil. Senin ve benim... Bizim aramızda geçenler"

Derin bir nefes aldı.

"Bak Tuana, liseliydik biz sürekli beraber olunca basit bir hoşlantıyı aşk zannettik sadece. Çocukça şeylerdi. Geçti bitti, şimdi çok yakın arkadaşlarız."

Kolunu yavaşça bıraktım.

"Haklısın, çocukçaydı. Aynı fikirde olmamıza sevindim EN YAKIN ARKADAŞIM"

Hayır çocukça falan değildi. Ne arkadaşı? Bizden olsa olsa KARI KOCA olur.

"Güzel, hadi inelim o zaman hem Nil de geldi"

Eksik kalsa ölürdü zaten!

"Aa çok sevindim hemen inelim"

Her ne kadar istemesem de merdivenlere yöneldim yavaşça indim.

"Hele şükür gelebildiniz"

"Abartma Hilal çok da beklemediler"

Hilal mi??

"Evet Nil haklı abartma Hilal (!)"

"Nil sana kaç defa dedim bana Hilal deme diye"

Ülkü bunları söylerken bir yandan da bana kaçamak bakışlar atıyordu. Çünkü bizim bile ikinci adını kullanmamıza izin vermiyordu.

Gerilimin yükseldiğini fark eden Yağız olaya el attı.

"Hadi hadi soğutmadan oturun"

Çok neşeli (!) bir yemeğin ardından salona geçtik.

"Ee Tuana ne yapıyoruz?"

"Şey... Aslında benim pek fazla vaktim yok zaten doğum günün için geldim. Bir kaç güne gideceğim"

"Ne demek gideceğim? Ama daha yeni geldin"

"Gitmem gerek Ülkü"

Aslında daha fazla kalacaktım ama Çağan'ı başkasıyla görmeye daha fazla dayanamayacağımı fark ettim.

Ülkü'nün yüzü düştü.

"Hadi ama biraz daha kal hem 1 hafta sonra bizim düğünümüz var"

Al işte! Buna da karışıyor.

"Düğüne kalabileceğimi sanmıyorum"

"Tuana"

"Efendim Çağan"

"Nikah şahidim olmanı istiyorum"

"Ay evet çok güzel olur hem Ülkü de benim nikah şahidim olacak."

"Olmaz öyle şey Yağız olsun"

"Neden olmazmış?"

"Çünkü ben gideceğim. Neyse dışarıda işlerim var benim çıkmam lazım"

Kimsenin bir şey demesine fırsat vermeden ayaklandım. Eşyalarımı alıp çıktım. Sanırım biraz sahile inmeye ihtiyacım var.

Sahile inmemle denizin kokusunu içime çektim. Özlemiştim. Aklıma gelen anılarla gözlerim doldu.

Flashback

"Ya Çağan bakma şöyle"

"Nasıl bakıyormuşum, aşık gibi mi?"

"Galiba. Ama çok güzel bakıyorsun"

"Sen de bakma o zaman öpmemek için zor duruyorum"

Gözlerimden yavaşça öptü. Sıkıca sarılıp kokusunu içime çektim. Çok güzel kokuyordu...

Flashback the end

Gözyaşlarımı yavaşça sildim. Uzun zamandır sahildeydim. Eve dönmek için ayaklandım. Yolda pastaneye uğrayıp pasta aldım. Ülkü'nün doğum gününü kutlayacaktım. Hediyem valizimdeydi.

Yağız'dan aldığım anahtarla evin kapısını açtım içeriden gülüşme sesleri geliyordu. Sessizce dinledim. Nil de içerideydi. Onlar -özellikle Çağan- bensiz çok mutlulardı. Onların düzenini bozmaya hakkım yoktu. Ani bir kararla yukarı çıktım...

"Kendime yalan söyledim
Yalnızım bunu ben istedim
Paramparça bütün aynalar
İçinde kan revan birisi var"

Uzun zaman sonra şükür bölüm atabildim.
Diğerlerine göre daha uzun yazmaya çalıştım.
Umarım beğenirsiniz.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
Takip etmeyi unutmayın.
Seviyorum sizi :) 🤍

GICIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin