11

75 16 6
                                    

Saatlerdir elindeki beyaz kağıt parçasıyla bakışıyordu. Bunun böyle olmasına ihtimal dahi vermiyordu ama gerçekler bir tokat gibi yüzüne çarpmıştı.

Ajanlar büyük salona dahil olduklarında kağıt parçasıyla bakışan bulmuşlardı onu. Endişeyle yanına yaklaşıp "ne olduğunu?' sorduklarında kağıt parçasını onlara göstererek"Momo haklıymış " demişti sadece.

Saatler bir birini kovalıyordu, vakit bekleyenler için çok geç gider derler şimdide öyleydi.

Onun için şimdi bir dakika bir asır gibi geliyordu.

'Bir az hava alacağım ' diyerek arkadaşlarından ayrılmış ve saatlerdir maksatsız bir şekilde yürüyordu.

Kafasını kaldırıp etrafına baktı, ayakları onu yine buraya getirmişti o günkü gibi.

Kedi gözlü kız yine düşük ruh halindeydi. Kafa dağıtmak için ortalarda dolanıyor,bir şeylerle meşgul olmaya çalışıyordu.

Bilirsiniz insan ne kadar dargın olursa hep birşeylerle kafasını dağıtmaya çalışır.

Minik kardeşini izliyordu Jisoo. Bir ayda Jisoo gibi Jennie de değişmişti, göze çarpacak kadar kilo vermiş,göz altları morarmıştı hayalete dönüşmüştü.

Kedi gözlü kız sanki izlendiğinin farkına varmış gibi etrafı incelediğinde ona doğma alan gözlerle göz göze gelmişti.

Ama bu göz teması çok kısa sürmüştü, 1 salise kadar kısa bir süre.

Öylece mekanın içerisinde donup kalmıştı,yanılmıyordu bu gözler Jisoo'nundu.

Girdiği transtan çıkarak kendine gelmiş  'Jisoo' diye seslenerek dışarı çıkmıştı ama Jisoo orayı çoktan terketmişti.

Bir kaç dakika sonra üzgün bir şekilde içeri giren Jennie'ni gördüğünde Taehyung ablasını iyi olup olmadığını? Neden bu halde olduğunu sormuştu.

Titrek ve tutkun bir sesle Jennie "Onu gördüm Tae. Jisoo yaşıyor, buradaydı. Arkasından koştum ama yetişemedim. Seslendim ama duymadı " diye konuştu sona doğru sesi titreyerek.

Kardeşine sarılan Taehyung "Sakin ol Jen. J-Jisoo yok artık o ö-öldü

Jennie Taehyung'u itmeye çalışarak güçsüz bir şekilde "Yalan söylüyorsun,hepiniz yalan söylüyorsunuz " dedi  hıçkırıkları arasında.

Onunla göz göze geldiği andan itibaren koşmaya başlamıştı Jisoo herşeyi geride bırakacakmış gibi kaçıyordu.

Çıkmaz bir sokağa girmiş ve bu sokaktan kaçış yoktu sanki onun için.

Hava iyice kararmış bulutların göz yaşları, küçük yağmur damlaları yere düşmeye başlamıştı.

Bakışlarını önce Han nehrine daha sonra gökyüzüne çıkardı. Çaresizce etrafı inceliyor, kafasını toplamaya çalışıyordu.

"Neden? Neden bana bunu yaşatıyorsun? Benim suçum ne?" Diye bağırdı öyle bağırmıştı ki, eğer hayal dünyasında yaşıyor olsaydık etraftaki nesneler dile gelerek 'neden bu halde,böyle çaresiz'olduğunu sorardı.

Moon in the lake /Jensoo Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin