900 takipci yapın beniii
Gayli okumalar 🦨💨🫀
Bu bölüm düz yazı olacak, ona göre
------
Okul vakti...
Sürekli tekrarlayan günler tekrar başlamıştı. Şuan tıkırında ilerliyordu, devamsızlıklar azdı ve konular yeni yeni anlatılıyordu. Öğrencilerden bazıları yeni yeni tanışıyor, bazıları ise sınıftan giden arkadaşlarına üzülüyordu. Ayrı sınıflara düşen arkadaşlar yine bir şekilde görüşürken ilk döneminden beri yalnız olan kişiler yine aynı şekilde arka sırada tek başına oturuyordu.
Minho, 2. Kattaki bir sınıfta, arkadaşları ile kapı kenarında, en arkada oturuyor, dersi şimdiden kaynatıyordu. Genel olarak Bangchan ile atışır, ardından hoca araya dahil olunca kedi gibi pısardı.
Jisung ise 3. Katta, cam kenarı ön sırada Seungmin ile oturuyor, dersi tıkırında bir şekilde dikkatli dinliyordu. Boş derste bile tahtayı seyreden bir tipti. Belki de düşünce boşluğundaydı, bilemeyiz.
Bugün haftayı yarılamışlar mıydı? Sayılırdı. 2. Güne geçmişlerdi. Ölüm oyunu, tamamıyla 5 gün sürüyor, kazananlara 2 günlük ödüllerini veriyor, ardından hafızalarını sıfırlayarak yeniden oyuna sokuyordu. Bu devletin kurduğu resmi bir oyundu. zorluğu git gide artıyordu, ama farkına varmadığınız, hatta vardığınızda bile bu oyundan çıkamayacağınız bir şekilde kurgulanmıştı. Okul böyleydi. İşkence oyunuydu.
Bugün derslerin çoğu boştu, bu yüzden sınıfta oturmak yerine koridorlara yığılmıştı öğrenciler. Minho da arkadaşlarını ararken alışık olduğu koridorlarda kaybolmuştu. İyice gezmişti etrafı, kantini taramıştı, ama bulamamıştı. Arkadaşları piçlik olsun diye ona söylemeden okuldan kaçmışlardı. Minho geri girdi okula.
"Cehennemin derinliklerine mi düştünüz amına koyayım, Nerede bu mallar?" İlk katın merdivenini bitirdiğinde iyice etrafı tararken gözüne batan öğrenci topluluğu dikkatini çekmişti. Topluluğun en arkasına yaklaşıp tanımadığı çocuğun omzunu dürtmüştü. Kısa boylu çocuk sıçrayarak ona döndüğünde gülümsedi ve selam verdi. Minho da tatlı bulduğu bu çocuğun selamına karşılık verdi.
"Ne bu kalabalık?"
"Han Jisung'un babası okula sponsor olmak için geldi, reklamlarında kullanmayı düşünüyormuş. Öğrencilerden de birilerini seçmek istiyor, insanlar da Jisung ile rol almak için can atıyorlar işte." Minho başını kaldırdı hafif. Görüş açısına babası yanında küçük kalan Jisung girmişti. Kendisine yapışan öğrencilerle konuşuyordu.
Minho onaylar bir bakışla kafasını salladı ve kısa çocuğun sırtına 'pat pat' yaptı. Çocuk ise onun yüzüne doğru parmağını kaldırdı hızlıca.
"Sen şey değil misin? Şey... Lee Minyo muydu? Yok Minho'ydu sanki. Jisung'un eski sevgilisi?" Aralarında kısa bir sessizlik oluştuğunda Minho sırtından elini çekmiş, hızlıca ayrılmıştı ordan. Kalabalık iyice artıyordu ve bu sinir bozucuydu. O yüzden yangın merdivenine kaçtı ve ardından kapıyı kapattı. Burası çatıya çıkıyordu, temiz havayı biraz da yukarıda alacaktı. Dar merdivenlerden tırmanmaya başladı.
Jisung, babasının yanında etrafındaki insanlarla iletişimde bulunurken yangın merdiveninin kapısındaki kahveliyi kestirmişti gözüne. Kapı yavaşça kapanmıştı.
"Baba, lavaboya gidebilir miyim? Bi' de burası çok sıkışık oldu, bunaldım." Babası onu onaylamıştı. Oluşan kalabalığa dağılmalarını söylemiş, böyle yaparlarsa bir şey yapamayacağını açıklamıştı. Aradan sıvışan Jisung yangın merdivenine doğru adım adım ilerleyip, beyaz boyayla kaplı demir kapıyı çekmiş ve içeri girmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yalnız don -minsung
FanfictionMin_Lee.ho Eğer yalnız bir don olsaydım, yine de beni sever miydin? Top-sung Bottom-min