Tarih ve saat; yalnızlık, yalnızlık ve yalnızlık.
Bu mektup, her şeyin başlangıcında, bir dolunay ışığının altında yazılmıştır.
---
Okyanusun en derinlerinde kayboldum gibi hissetmiştim gözlerine daldığımda. Öyle içine çektin ki beni... Boğulduğumu sandım. Nefes alamadım. Ellerin o kadar sıkıydı ki, öyle sardın ki bedenimi... Seninle birleştiğimi düşündürdün bana. İçine öyle bir çektin ki senin bir parçam olduğunu düşünmeye başladım. Ama sen beni kırık bir vazonun parçalarını yapıştırmak için kullanılan ucuz japon yapıştırıcısı olarak tuttun elinde, beni öyle basit bir eşya olarak gördün. Parçalarını birlikte tutamadığımda kendi ellerinle çöpe attın beni. Başka bir dayanak aramaya başladın. Sırf parçalanmamak için beni parçaladın. Şimdi başkalarını çekiyorsun bataklığına... Okyanus sandığım, bakarken nefes alamayıp çırpındığım, çırpındıkça daha da derine battığım gözlerinle yapıyorsun bunu. Hiç mi için acımıyor? Hiç mi azap çekmiyorsun? Elbet o taştan kalbin kırılmakta güçlük çekiyordur. Benim gibi camdan olsaydı o vazo... Sen de duramazdın yerinde.
Mehtap altında parlayan gözlerin, aydan da parlaktı... Yansıyan ışık kahvelerinde yıldıza dönüşüyordu
İnci kadar beyaz olan mahperi bedenine yaslamak isterdim ellerimi. Sen ise uçurumdan ittin beni... Benim için sonsuz olan, sonunu göremediğim uçurumdan
Nasılsa güzeşte kalacak hikayemiz, ama ben parçalarımda yaşatacağım bizi... Sesimi sana da duyuracağım.
Hoş, rayiha kokunu içime çekmek hoştu... Mira gözlerinde boğulmak, sen onları başkasına çevirene kadar izlemek hoştu.
O gün son kez tuttun yumuşak ellerimi. Son kez sarıldın bana. Son kez gülümsedin suratıma. Ben de sana son kez bunları söylemek istiyorum. İlk kez ve son kez... Meftunum ben sana.
Mehtap: ay ışığı
Güzeşte: zaman bakımından geçmiş, geride kalmış.
Mahperi: ay gibi, peri kadar güzel
Rayiha: hoş koku. Güzel nefes, soluk.
Mira: okyanus, kuyruklu yıldız
Meftun: gözü başka bir şey görmeyen tutkulu aşık. Hayran olan.-Peter
Jisung yazmıştı bu mektubu. Aldatıldığını düşündüğü zaman düşüncelerini dökmek adına yazmıştı. İyi yazmaya çabalasa da kalemi eline tam oturtamıyordu.Bu sözlerin boşa olduğunu öğrendiğinde ise üzülmemişti hiç. Kalemini sürttüğü o beyaz kağıdın hala boş olması onu rahatlamıştı. Şimdi o, sahibine teslim edilemeyen, edilemeyecek olan bir mektuptan çıkıp karalanmış bir kağıda dönmüştü. En sonunda ise bu aptal mektubu alıp ateşe vermişti. Anka kuşu gibi yeniden doğmamasını umarak yakmıştı onu, ki bu olamazdı. Minho onu bırakmazdı. Aptal duygularını edebi metinlerle dile getirmesine gerek yoktu, yanında durduğunda sanatın kendisinin o olduğunu anlıyordu ya zaten. Jisung'un anlayabildiği tek edebi dil Minho'ydu. Minho onun Edebiyatı, şiirleri, şarkıları ve mektuplarıydı. Yazdığı her satır ona aitti. Yazacağı her söz onun güzelliğinden esinlenilmişti.
Jisung, elindeki mektubu yaktıktan sonra çalışma masasına tekrar oturdu. Eline kalemini aldı, kağıdını önüne çekti. Gülümseyerek kendinden çok değer verdiği sanatını kağıda dökmeye başladı. Minho'yu paragraf paragraf anlatsa bile doyamazdı gerçi. Minho, Jisung'u baştan sona yazabiliyorken Jisung onu bu kağıtlara sığdıramıyordu. Sığmıyordu. Ona olan aşkı buralara yetişemiyordu.
Kalbini dolup taşıran bu çocuğu anlatacak olsa, yazacağı kitap altı ciltten oluşurdu. Belki daha çok...
Başka bir kurguda görüşmek üzere....
Öpüyorum sizi necimelerim/necimetlerim
Necimelerim: kız okurlarım
Necimetlerim: erkek okurlarım
Ailelerim yani
![](https://img.wattpad.com/cover/341948219-288-k25121.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yalnız don -minsung
FanfictionMin_Lee.ho Eğer yalnız bir don olsaydım, yine de beni sever miydin? Top-sung Bottom-min