Senaryoyu degistirdim. Belki fic biraz daha uzun olabilir
İyi okumalar, oy ve yorum.
Jisung, koşar adımlarla aldığı adrese doğru gidiyordu. Yakınlardaki küçük geçimli bir bara çıkıyordu bu adres. Yöneteni yaşlı bir adamdı. Jisung geldiğinde gözleri Minho'yu aramıştı. bulamayınca masanın önünde bardakları silen yaşlı adama seslendi.
"bakar mısınız?" yaşlı adam gülümseyerek ona döndü. "ben Minho için gelmiştim, sarhoş olduğunu söylemiştiniz."
yaşlı adamın gözleri şaşkınlıkla açılmıştı. Jisung sorgular gibi baktığında adam uzaktaki bir masayı gösterdi. Jisung onun gösterdiği masaya baktı. Minho, uzun boylu bir adamın yanındaydı. Daha doğrusu uzun boylu bir adam onun yanındaydı ve Minho'nun kafasını omzuna yaslamış konuşuyordu.
Jisung kaşlarını çattı. O sırada yaşlı adam konuştu: "kusura bakmayın aradığım, kişi olduğunu sanmıştım. Başka bir yakını herhalde." Jisung yüzüne bakmadan başıyla onayladı onu. Adam yeniden işine koyulduğunda Jisung Minho'nun olduğu masaya doğru yaklaştı. Minho'nun yanındaki adamın bakışları Jisung'a döndüğünde yanlarına gelmişti bile. Yanındaki adamı umursamadan Minho'nun saçlarını okşamış, çenesinden tutup başını kaldırmıştı.
Minho yarı baygın olduğu için Jisung'u tam göremedi ve başı yeniden yabancı adamın omzuna düştü. Jisung birkaç adım geri çekildiğinde sinirini bozan bu tabloya bakmıştı.
"Tam olarak kimsiniz?" tok bir sesle sormuştu. Adam ona samimi bir şekilde gülümsedi.
"Wooyoung ben. Minho'nun ailesinin geride bıraktığı tek kişi."
Jisung dudaklarını ıslattı. "Tam açıkla." Wooyoung gergince gülümsediğinde kırgın bir şekilde Minho'ya bakmıştı. Sonrasında yeniden Jisung ile buluşturdu bakışlarını.
"Minho'nun ailesi Minho'yu bana emanet etti. Ona yakından bakmamı istediler." Jisung yeniden sorgular gibi ona bakmıştı.
"Onu terk eden ailesi mi?"
Wooyoung dudaklarını birbirine bastırmıştı. "Evet, bu yüzden bana emanet ettiler. Şu an minho'nun tek ailesi benim çünkü onlarla bir trafik kazasında vefat etti."
----
"Minho'yu ben götürürüm." Jisung, hafif baygın olan bedeni kucağına çekmişti. Minho kısık gözlerle baktığında kaşlarını çatıp onu itmişti. Kendi kendine mırıldandı.
"Pislik... pislik... biliyoy musun? bu bir pislik." Konuşurken dili sürtüşüyordu. Wooyoung'a Jisung'u göstermişti. Jisung'un ağzı hayretle açılırken bakışlarını başka yöne çevirdi.
"En iyisi ben götüreyim. hem onunla ilgilenmem lazım." Wooyung sarhoş bedeni iyice kendine yapıştırdığında Jisung derin bir nefes çekmişti. Bir şey de diyemiyordu.
"Pekala, dikkat edin." Minho'ya bakmaya çalıştığında Minho kızarmış yanaklarını Jisung'dan saklayacak şekilde Wooyung'a sarılmıştı. Jisung'un iyice siniri bozulurken bakışlarına olabildiğince bu gereksiz manzaradan kaçırdı.
"Minho'ya ayıldığında onunla konuşmak istediğimi söyler misin?" Wooyoung onu başıyla onayladı.
"Tabii ki. İsmin neydi bu arada?"
"Jisung. Han Jisung." Wooyoung'un bakışları durgunlaşırken gülümsemesi yok oldu.
Jisung tek kaşını kaldırarak ona baktığında tekrar gülümsedi. Samimi olmayan bir şekilde.
"Minho senden çok bahsetti." Minho'nun Jisung hakkında ne dedi belliydi, bu yüzden sormadı.
Wooyoung 'her neyse.' diyerek mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yalnız don -minsung
FanfictionMin_Lee.ho Eğer yalnız bir don olsaydım, yine de beni sever miydin? Top-sung Bottom-min