İyi okumalar. Yorum sınırı koyacam. Sınır 100 😉
Güneşli bir havanın her yeri aydınlattığı bir okul günüydü. Minho, son bir kez Yeonjunla buluşup ona notları vermişti. Yeonjun onunla konuşmak istediğinde ise ondan kaçmıştı. Açıkçası böyle bir olaydan sonra yüzüne bakabilir miydi? Zaten ayrılmıştı bir süreliğine.
Minho'nun aksine Jisung daha düşünceliydi. Tamam, Minho birlikteliği hatırlıyordu ama Jisung ona duş aldırırken onu öptüğünü hatırlamıyordu. Bu sadece Jisung'un hafızasının bir kenarına taşınmıştı. Sonsuza kadar kapalı kalacak şekilde.
Zil çaldı. İkisi de kendi sınıfından çıkmadı. Bugün onlar için zevkten sonraki durgun nokta olarak geçecekti.
sınıflar boşalmıştı. Jisung düşünceleriyle dolu beynini camdan dışarıya bakarak dağıtmaya çalışıyordu. Aptal fonksiyonlarla beynini dolduramazdı. Zaten yıllardır aynı konuları görüp duruyordu.
O sırada sınıfın kapısında gülümseyen bir surat belirmiş ve Jisung'a seslenmişti. Jisung biraz baktıktan sonra onun sarı saçlı olduğunu anladı.
"Hyung!" Soobin eliyle onu çağırdığında çevresine göz atmış ve yanına gitmişti.
"Ne oldu?" Soobin de aynı Jisung gibi etrafına baktığında sessizce fısıldadı.
"Görüntüleri aldın, değil mi?" Jisung başıyla onu onayladığında Soobin çapkın bir şekilde gülümsemişti. Sonra yüzündeki ifadeyi hızlıca indirmişti.
"Görebilir miyim?"
"Görüp ne yapacaksın? Görme." Diye çıkışmıştı. Soobin mutsuzca gözlerini devirmişti.
"Tamam görmeyeyim. Nereye koydun peki? Güvenli bir yerdedir umarım. Evinin ortasına bırakmamışsındır diye düşünüyorum."
"Hayır yanımda. Cüzdanıma koydum." Soobin gülümsemişti. Plan tıkırında yürüyor gibiydi.
"Ne zaman yayacağız?" Jisung'un yüzü ekşimişti.
"Yaymak? Bu kadar hevesli misin buna?" Soobin gözlerini kısmıştı.
"Yani ne kadar çabuk ayrılırlarsa o kadar iyi." Jisung elleriyle Soobin'in saçlarını karıştırmıştı.
"Sabırlı ol biraz. İşim var, gidiyorum." Demiş ve ensesine vurduktan sonra oradan uzaklaşmıştı. Soobin ensesini ovuşturmuştu.
"Bir kez olsun düzgünce sevgi gösteremez misin ya!"
---
Jisung, okuldan hızlıca çıkmış, hızlı adımlarla indiği merdivenlerin karşısında sarı saçlıyı görmüştü. Yavaşlayarak yanına yaklaşmıştı. Geldiğinde ise kız ona dönmüştü.
"Beni bulmak için çok uğraştın mı?"
"Hayır. Bir dakikamı aldı desem?" Yuqi gülmüştü.
"O kadar büyük bir çevren varsa okuldan istediğin gibi çıkma iznin de vardır. Kahve içelim mi? Öğle arası bitmeden yetişiriz." Yuqi samimi bir şekilde gülümsemişti. Samimi olmaya çalışıyordu daha doğrusu.
----
Kafeye gelmiş, cam kenarı bir masaya oturmuşlardı. Kız ısmarlayacağını söylediği için Jisung ses etmemişti. Umurunda da değildi zaten.
"Ne konuşacağız?" Kız hevesle sormuştu.
"Sen kimsin?" Jisung'un hiçbir şey söylemeden sorduğu tek soruyla sarı saçlı kız şaşırmıştı.
"Ben kim miyim? Yuqi ben. Song Yuqi." Kız gülümsemişti.
"Ne o, İlgini mi çektim yoksa?" Ellerini havaya kaldırıp kedi pençesi hareketi yapmıştı. Bu kız biraz kafadan sıkıntılı olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yalnız don -minsung
FanfictionMin_Lee.ho Eğer yalnız bir don olsaydım, yine de beni sever miydin? Top-sung Bottom-min