7- half m (?)

811 78 144
                                    

evet artik restimi sonlandiriyorum ✋

bir sure olmamama ithafen soyle guzel bir geri donus yapmak istedim tam size layik 🤡 su fici neden sevdiginizi hala anlamadim ama yavas yavas bolum atiyom iste ozur dielrm

keyifli okumalar'

///

"rahat dur."

henüz dudaklarını bile oynatamamışken aniden ağızını kapatan eller ile etrafı deminden beri yaşlarla ıslanmış olan gözlerini kapattı hızla hyunjin. gözlerini fazla hızlı kapatması ile deminden beri yaş akıttığı gözlerinden birkaç damla daha düştüğünde içine içine çığlık atmak istedi. yaşadığı zevki içinde tuta tuta patlayacağını hissediyordu. ki elinde olsa tüm evin duyabileceği şekilde çığlık da atardı. patronunun onu acımasızca siktiğini tüm eve, hatta tüm seul'e duyururdu elinde olsa.

alnından akan terlerin rahatsız ediciliği içindeki sertliğin acısının ardına gizlenmiş, üzerindeki adamın kulağına doğru verdiği nefes sesleri ise  hâla alışamadığı acı zevke karışmıştı çoktan. evet, neredeyse bir saattir aynı yatakta hiç yer değiştirmeden becerilmesine rağmen içindeki penise hâla alışamamıştı. bunda belki de bakir olması da bir etkendi.

"min- ellerim! ellerim!" patronunun kendine dokunmaması adına tam anlamıyla el koyduğu bileklerini kurtarmaya çalışırken söylemişti bunu hyunjin. fakat minho'nun onu bu gece kolay kolay bırakma gibi bir niyetinin olmadığı açıktı. bu ne bedeni, ne de zarif elleri olacaktı. bir eli ağızını kapatırken diğer eliyle ise hyunjin'in ellerini birleştirmişti kafasının üstünde. altındaki manzara tarif edilemezdi.

şuan hyunjin ağlak gözleri ve kızarıklıklarla dolu bembeyaz cildi ile siyah carşaflı yatağında tam anlamıyla kıvranırken kim onu bırakmak isterdi ki zaten? üstelik bu "kim" kişisi lee minho ise bütün gece hyunjin'e eziyet çektirebilirdi. zevkin adı eziyet olursa eğer.

altındaki oğlanın canını acıttığını belli edercesine olan sitemine içindeki hızlı hareketleri yavaşlatıp kızarmış bileğinden öperek karşılık verdi. hyunjin ne kadar şuan hayatında hiç almadığı kadar zevk alsa da artık itiraz etmekte haklıydı. minho o kadar çok sıkmıştı ki elini, derisinin doyulmasına çok az kalmıştı.

"çok güzelsin hwang.."

"bu zamana kadar seni yatağımda ağırlamak için bu kadar beklediğime inanamıyorum.."

"altımda harika görünüyorsun.."

hyunjin gözündeki yaşları akıtmaya devam ederken üstündeki minho'nun söylediği cümlelere tutunabiliyordu sadece. aksi takdirde tek odak noktası yaşadığı bu deneyim olacaktı ki bu aklını kaçırmasına yeterliydi.

"acıtıyor."

kulağının dibinde neredeyse hırlayan oğlana tek bir kelimeyle cevap verebildi. zaten daha fazlası için hâli yoktu. durmadan zevk noktasına çarpan alet ona sadece inlemesi için şans veriyordu. ancak ses çıkarmasına da minho izin vermiyordu.

yükseğe ve daha yükseğe, minho'nun içindeki her vuruşunda daha da yükseldiğini hissediyordu. yatak öyle sallanıyordu ki hâla sağlam olduğundan bile emin değildi. keşke sağlamlığını düşündüğü tek şey bu olsaydı.

derken bir anda dudaklarına kapanan ıslak dudaklar ile afalladığını hissetti. üzerindeki patronunun sona yaklaştığını anlayabiliyordu, içinde büyüyen aleti sayesinde bunu anlamak  çok zor değildi zaten. fakat öpücük anın hazzından mı yoksa acısını azaltmak için falan mıydı bilmiyordu. tek bildiği şey; eğer amacı ikinci seçenekse dikkatini kolayca dağıtabilmiş, acısını anlık da osla unutturmuştu hyunjin'e.

dudaklarını ezen yumuşaklıklara elinden geldiğince karşılık verirken içinde birden hissettiği son sıcaklık ile hyunjin de boşaldığında, kendini son bir kez yatağa çarptı. bitmişti.

***

nasıl çarptığını bilmediği yataktan alnındaki terler ile fırladığında ilk birkaç dakika ne olduğunu kavramaya çalıştı. nefes alış verişleri o kadar düzensizdi ki öleceğini hissetti ilk başta. veya tanrının onu cezalandırdığını belki de.

az önce rüyasında patronunu mu görmüştü o? ve.. tam olarak ne yapıyorlardı?

görüntüler aklına geldiği anda gözlerini kapadı hızla. şuan saatin kaç olduğunu bilmek zordu. açık pemcereden anladığı kadarıyla sabah olmamıştı ve muhtemelen herkes uyuyordu. öyle terlemiş ve öyle bunalıktı ki mutfağa gidip bir su içmesi şarttı.

fakat yataktan doğrulduğu gibi bacak arasında hissettiği ağrı ile tekrar yatağı boylaması uzun sürmemişti.

"hayır, hayır, hayır.." aklına gelen ilk şey ile dehşet ve telaşla ışığı acmak için adımladı adımlayabildiği kadar.

etraf aydınlandığında ise gördüğü görüntüye ise inanmak istememişti. o az önce rüyasında gördüğü patronuna mı yükselmişti gerçekten? pijamasının bu hâli patronu olan minho'nun mu eseriydi şimdi? inanamıyordu kendine. utançtan kendini yok etmek istiyordu.

ayrıca bu halde mutfağa da gidemezdi.

kendine inanamayarak birkaç dakika ne yapacağını düşündü. ne halde olduğunu görene kadar bacak arasındaki acıyı fark etmemişti bile. fakat şuan acı gittikçe artıyordu. eğer kıvranmak istemiyorsa bir çözüm bulması şarttı.

derin bir nefes alıp bedenine ve cinsiyetine nefret kusan cümleleri ile hızla odasının tuvaletine attı kendisini. şuan yapacağı şeyi aklı almıyordu. ne olur ne olmaz diye tuvaletin kapısını da kapattıktan sonra pijama altını indirdi istemese de. ne kadar isteksiz de olsa bu acının dinmesi tercihiydi. yani ne kadar memnun olmasa da bunu yapmak zorundaydı.

bütün gece oturup uslu çocuklar gibi penisinin inmesini bekleyemezdi.

alt vücudu tamamen çıplak kaldığında bir elini ağzına götürüp diğer eliyle de işini görmeye başladı. iğreniyordu bu yaptığından. fakat aklına rüyasındaki görüntüler geldikçe de alıkoyamıyordu kendini. alnından az önce kurumaya yüz tutmuş olan terler tekrar kendilerini bıraktığında ağzındaki elini tutuşunu sertleştirdi.

birkaç kere inleme kaçırır gibi olsa da ağzından tosprladı kendini. en azından o öyle düşünüyordu. tek eli yetmeyince zaten terden leş gibi olmuş pijama üstünü sıkıştırdı ağzına.

sonunda işi bittiğinde ise derin bir nefes alarak toparladı kendini. üstüne yeni kıyafetler giydikten sonra odasından çıkıp katında bulunan mutfağa geçti.

hemen ulaştığı musluktan koca bir bardak su doldurdu kendine. önceki günden beri yaşanan şeyleri idrak etmesi, daha doğrusu unutması kolay olmayacaktı. belliydi. beş dakika önce patronunu düşünerek kendine dokunmuştu. yok olmak istiyordu utancından.

içtiği bardakta su bitince yetmediğini fark edip bir bardak daha doldurdu kendine. ancak bardağı tam ağzına götürürken arkasında hissettiği adım sesi ile irkilerek düşürecek gibi oldu suyunu. son anda bardağı kurtardıktan sonra hızla arkasına baktı.

arkasını dönmesiyle eş zamanlı ışığın açılması ve gördüğü beden ile ellerinden kulaklarına kadar her yerinin kızardığına emin olabilirdi artık. yeni uyandığı belli olmasına rağmen karşısında heykel gibi duran patronunu bu saatte burada gördüğünde aklında geçen korkunç senaryoları saya saya bitiremezdi.

bu senaryoların arasında minho'nun banyodaki hyunjin'i duyma ihtimali de vardı çünkü.

"bay lee?" dehşet ve korkuyla adını seslendiğinde aynı telaşla yüzüne bakan minho anlamaz gözlerle yaklaştı kapıdan içeri. onun gibi minho da tezgaha yaklaştığında kendini açıkladı hızla.

"kâbus gördüm de. su içecektim. korkuttum mu?"

///

hyun su sikini tut aq

KİZLAR BENİM OGLUSUM İYİLESTİ BİLİYO MUSUNUZ

veterinerde cektim bunu 😭😪 cok ozlemisim allahim cehennem gibi gecti su don bir hafta gercekten cok sukur kavustuk 🤧 bir nazar duanizi alirim 😚🌟

war is over, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin