ne kadar çok yorum o kadar hızlı bölüm gençler. öyle sadece yb istemekle olmuyor maalesef..
***
"evet jisung.. hayır ne alaka şuan.. sen bu konuya karışma... aynen akşam sekiz... bekliyorum.. geç kalma."
minho telefonun ucundaki jisung'a son kez konuşup telefonu kapattıktan sonra telefonunu mutfak tezgahına bırakıp kahvaltıyı hazırlayan bayan jui'ye doğru adımladı.
"günaydın." orta yaşlı kadın da aniden duyduğu patronunun sesiyle elindeki tavayı bırakıp arkasını dönüp eğildi hızla. "günaydın efendim."
ne kadar bayan jui'nin ona karşı bu aşırı saygılı tutumunu sevmese de sesini çıkarmadı minho. yıllardır onu bu konuda tembihlese de bayan jui her defasında onu reddediyordu. bu saygıyı korumakta kararlıydı. buyüzden minho da ona bir şey diyemiyordu. ne çabaladıysa boşaydı çünkü.
"bay hwang geldi mi? göremedim odasında." sabah ne olur ne olmaz diye kontrol etmek için girdiği odanın boş olması ile aklında soru işareti oluşan minho merakla sorduğunda bayan jui sadece omuzlarını silkmekle yetinmişti. son karşılaşmalarından beri iki gün geçmişti ve iki gündür hyunjin izin günündeydi. çok kez acaba fazla mı ileri gittim? diye düşünmüştü minho. fazla mı abartmıştı bilmiyordu. hyunjin'i üzmek istemiyordu fakat görmezden gelmek de istemiyordu. onu korkutmaktansa aralarındaki çekimden yararlanmayı tercih ederdi zira. "en son aradığımda yoldaydı efendim."
duyduğu cevapla az da olsa tatmin olan minho yüzüne yapmacık küçük bir gülümseme kondurdu. en azından geliyordu sonuçta. koreyi terk etmediğine sevinmeliydi.
"bir tabak daha çıkarın. gelince direkt masaya otursun.""ya geç gelirse efendim? kahvaltı saatinize yarım saat var."
gelen soru ile birkaç saniye düşündü. daha sonra ise gülümseyerek cevapladı tekrar kadını. "o zaman o gelene kadar bekleriz bizde." konuştuktan sonra yüzündeki gülümsemesi ile mutfaktan ayrıldı.
şimdi sırada bir düzene oturttuğu yemek düzenini bozacağı için oluşacak açlığını, sert bir kahve ile bastırmak vardı.
tabii, birde hyunjin'i beklemek.
***
"efendim, bay hwang az önce geldi. eşyalarını bırakıp geliyormuş."
jui ile son konuşmalarının üzerinden tam bir saat sonra yuin'in acıktığı ile ilgili sızlanışları nedeniyle yuin kahvaltısını erkenden halletmişti. fakat minho kararlıydı. hyunjin'i yakalayacaktı. tam yarım saat sonra ise minho hâla oturmuş hyunjin'i bekliyordu. sonunda duyduğu şey ile memnuniyetle gülümserken jui'yi onaylayıp beklemeye devam etti.
dakikalar sonra sonunda genç oğlan masaya yaklaştığında toparlandı oturduğu yerde. çekindiği her hâlinden belli olan hyunjin usul usul önünde tabak olan masaya oturduktan sonra ise yerine iyice yerleşmeye çalıştı. yani minho'nun tam yanına.
"geç kaldın." minho hyunjin'in oturmasını bekledikten sonra ilk defa konuştuğunda hyunjin ona bakmamaya çalışarak cevapladı patronunu. "üzgünüm, birlikte yiyeceğimizi bilmiyordum."
minho gerildiğini bildiği oğlanı daha da strese sokmamak için kıkırdadı ve sadece gülümsemekle yetindi. dakikalar geçip giderken yemeye çoktan başlayan ikili sessizce kahvaltılarına devam ederken, minho birazdan gireceği konuya zemin hazırlamaya niyetliydi. "son görüşmemizden beri iki gün geçti hwang, nasılsın?"
bu sırada hyunjin kendisine soy ismi ile hitap eden patronunu sorgulamaya vakit bile bulamadan elindeki çatalı yerine bıraktı. zaten aç olmadığı için çok yememişti. "iyiyim bay lee. siz nasılsınız?"