17: Benim Mahallem

3.9K 183 24
                                    

Medya: Akay

Akay'dan.

Ellerimi saçlarıma geçirerek arkama yaslanırken utana sıkıla salona gelen Kerem ile derin bir nefes aldım. "İlk gelişin değil, otur şuraya." Elim ile karşımdaki tekli koltuğu gösterip kollarımı göğsümde bağladım ve Keremi izlemeye başladım. Büyük ama utangaç adımlar atıp karşımdaki tekli koltuğa otururken dizlerini kendine çekti ve 13 dakika 5 saniyedir buluşmayan gözlerimiz şimdi buluşmuştu. Gözlerini kaçıracak gibi olmuş ama bundan vazgeçmiş gibi yüzüme bakarken elinde tuttuğu yemek kapları ile esnedim. Uykum yoktu.

"Herkese kapıyı böyle mi açıyorsun?" Diyen sesi ile anlamamazlıktan gelerek ona baktım. Bakışlarımı görmüş olacakki parmağı ile üstümü işaret etti, ettiği gibi üstüme bakarken çıplak olduğumu gördüm. "İlk gören sen değilsin, sorun etmiyorum." Gözlerine bakıp alt dudağımı yaladım ve gözlerimi kıstım. Gözlerini kaçırıp balkona bakarken bende onun üstüne baktım. Siyah bir şort ve beyaz bir tişort giymiş şekilde koltukta otururken oldukça iyi görünüyordu -yüzünü saymazsak- ellerim ile saçlarımı dağıtırken konuştum. "Sen gecenin geç saatlerinde insanlara yemek mi götürürsün?" Bakışları bana değinirken hafifçe gülümsedi. "Ben yol geçen hanı falan değilim, senin aksine." Diyerek çenesini dizleri üstüne koyarken bana baktı. Az önce utanan, sıkılan Kerem'den eser kalmamış gibi bana bakarken derin bir nefes bıraktım. "Yemekleri çocuğun gibi korumaya devam edecek misin? Acıktım çünkü." Diyerek ona baktım, afallamış gibi bana bakıp gözlerini kıstı ve kucağındaki yemekleri alçak olan masaya bıraktı. Ayağı kalkıp mutfağa giderken bıraktığı yemek kabına baktım ve ellerimi uzatıp önüme çektim, kapağını açıp içine bakarken gördüğüm pilav ile iştahım açılırken sonraki saklama kabını da açtım, mercimek çorbası mis gibi burnuma gelirken içeri giren Kerem ile bakışlarım ona dönmüştü. Getirdiği çatal ve kaşığı masaya bıraktı ve yanıma oturup dizlerini kendine çekti. "Birlikte yiyelim." Diyerek ona bakarken şaşkın gözleri bana bakıyordu. "Ben yiyip geldim." Yüzüne bakıp kafamı ağır ağır salladım ve yemeğe gömüldüm...

♤♤♤

Önümdeki çaya bakarken derin bir soluk verdim ve başımı eller arasına aldım. Sabah 12 buçuktu ve Beha, hâlâ yoktu. Şakaklarıma masaj yapıp iyice ovarken kahvehaneye giren biri ile anında gözlerim kapıya gitmişti. Gelen Merihti göz altlarında görmesi zor olan halkaları görüyordum ve sorun şuydu ki kırmızı görmüş boğa gibi sinirli adımlar ile bana geliyordu. "Hayırdır Merih-" demeden yüzüme yediğim yumruk ile lafım yarıda kesilmişti, anında yakalarıma asılıp beni kendine çekerken bıkmış bir ifade ile ona baktım. "Bi bitmediniz amına koyim!" Diyerek yakınırken o benim aksime ciddi bir şekilde duruyordu. Götümün sağ lobu amına koyim. "Hayırdır oğlum? Beha'nın acısını Devrim'den mi çıkarttın? Adamın ağzını akşamdır bıçak açmıyor. Ne dedin lan Devrim'e? En son senin yanındayı." Dediğinde anlamıştım böyle kırmızı görmüş boğa gibi olmasını. "Ben bir şey demedim, dediysem gerçekleri dedim yiğidim." Diyerek omzunu patpatladım ve yakalarımdaki ellerini tutarak kendimden ayırdım. "O yüzden böyle gereksiz triplere gerek yok. Benim kardeşim kayıp ve sizin sikim gibi triplerinizi çekecek değilim. O yüzden Merih, şimdi uslu bir oğlan olup, evine tıpış tıpış gidiyorsun." Omzuna çarpıp geçerken iki üç adım attım ve geri dönüp tekrar konuştum. "Bu yüzden Merih, sikim sikim işlerinize beni alet etmeyin ve bilmediğiniz şeyler hakkında varsayımlarda bulunmayın." Bana omzundan bakarken son kez ona bakıp kahvehaneden çıktım ve ellerimi cebime koydum.

Beha yoktu. Aklıma dolan düşünceler ile yutkunurken adımlarım yavaşladı, yavaşladı, yavaşladı ve durdum. Boğazıma bir yumru oturdu. Bildiğim tüm küfürleri sıralarken anında güneşin önünü bulutlar kapatmış ve hava bozmuştu. Yağmurun yağacağı bi haberdi ve Beha ortalıkta yoktu.

Mahalle - bxbxbxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin