"Emir şuan da senden ricam beni bırak bunları sonra konuşuruz!"
Emir ellerini çekmişti bende o hızla metrobüse doğru koşmuştum ve sonunda da yetişmiştim.
Koltuğa oturduktan sonra yanıma bir çocuk oturmuştu. Ellerini omzuma atmıştı.
"Pardon galiba birine benzettiniz?"
Yüzünü göremiyordum yüzünü ceketinin kapişonuyla gizlemişti.
"Ben şekerpare'mi kimseyle karıştırmam!"
"Sen!"
Gülerek, "Ya ben şaşırdın değil mi?"
Sesi boğuk geliyordu ama ses tonu onun yüzünü görmeden yakışıklı olduğunu hissettiriyordu.
"E-evet"
Ayağa kalkıp bana elini uzatmıştı. Ellerimi uzatarak, "Nasıl?" Demiştim.
Bu nasıl oluyordu , ben ona nasıl güvenebiliyordum daha yeni birbirimizi görmüştük.
"Mm, sus ve beni takip et şekerpare'm "
Metrobüsten çıktıktan sonra beni tenha bir sokağa sürüklemişti. Oradan motorsikletine bindirip beni ucu bucağı gözükmeyen bazı insanların hayalini süsleyen bir yere getirmişti.
Orda ikimizden başka kimse yoktu. Motorunu sabitledikten sonra yaslanmış ve kapişonunu açmıştı.
Tam da tahmin ettiğim biriydi. Yakışıklıydı.
"Seninle kaçıncı denememde buluştum... uhm bunu sayamam biliyor musun şekerpare'm"
"Ne daha 3 aydan kısa süredir konuşuyoruz biz!"
"Hah! Sen öyle zannet şekerpare"
"Söyle o zaman kolayı var değil mi?"
Dediğimde bana yaklaşmıştı.
"Ben...ben Anıl namı değer kurye"
Anıl ismi bana çok tanıdık geliyordu anlamadığım bir şekilde.
"Anıl...Anıl ne?"
"Anıl soyadım yok neden mi yetimhanede büyüdüm"
Aman Tanrım şimdi herşey yerli yerine oturuyordu.
"Hatırlıyor musun birbirimize söz vermiştik birbirimizi büyüyünce bulacaktık çünkü o zamandan beri tek amacımız vardı... yetimhaneden kaçıp kendi ayaklarımızın üzerinde durmak çokta başardık ya"
Elim ayağım birbirine dolaşmıştı bunu kimseye söylememiş ve anlatmamıştım eğer bu durum öğrenilirse işler çığrından çıkar ve hayatım mahvolurdu.
"Ne ah! Dostum galiba yanlış kişiye yazdın!"
Göz kapaklarını biraz düşürüp elini yumruk yapmıştı.
"Yalan söyleme Derin yalandan nefret ettiğimi biliyorsun"
Bu doğruydu ama benle baş edemezdi çünkü ben eskisi gibi değildim.
"Sen mi Anıl yalandan nefret ediyorsun senin kişiliğini bilmiyorum ama korkak olduğun bariz bilinmeyen numaradan yazıp beni ağına düşürmeye çalıştın değil mi?"
Kitlenen elini çözüp gözlerimin içerisine bakmaya başlamıştı.
"Sinirlenmeyeceğim ve oldukça sakinim şekerpare beni sinir edemeyeceksin sana istediğini vermeyeceğim "
Anıl elini cebine atıp bir fotoğraf çıkarmış bana göstermişti.
"Peki söyle bana bu da mı sen değilsin Derin"
Bu çocuk harbiden manyaktı. Benim küçüklük fotoğrafımı çekip saklamış.
"Bu... ben değilim ki sen beni başkasıyla karıştırmış olmalısın"
"Blah blah blah DERIN BANA YALAN SÖYLEME-GÖZLERİN KONUŞUYOR VE GÖZLER ASLA YALAN SÖYLEMEZ"
Cümlenin sonuna doğru sesi yükselmişti.
"Sakin ol Anıl sakin" Birden elimi tutup beni kendisine çekmiş sarılmıştı.
"Özür dilerim yıllar sonra seni buldum ve garip hissediyorum Derin"
Saçlarımı koklamış ve beni öpmüştü. Uzun bir sarılma sonrası beni bırakmıştı.
"Tamam beni buldun ve ben olduğumu nereden biliyorsun?"
"Kuryeyim ve bir gün sipariş geldi... yetimhanede ikende beraber yerdik bu kayısıyı... şekerpareyi evine gelip bıraktıktan sonra göz göze gelmiştik ama unutmuş olmalısın evine birden fazla kurye geliyor ordan anladım"
"Evet seni hatırlamıyorum ve dediğin doğru birden fazla kurye gelip gidiyor"
"Derin... senden birşey isteyeceğim"
"Evet dinliyorum"
"Senin evinde biraz vakit geçirsek olmaz mı?"
Sorduğu soru garipti ama onu anlayışla karşılamaya çalısacağım yıllar sonra bir araya gelmişiz sonuçta.
"Tamam"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şekerpare'm (Beklenmedik Bir Son Ile Tamamlandı)
Short Story05**: Senin adını evini tek yaşadığını biliyorum ama sen benim ismimi bile bilmiyorsun Ben: Bu benim suçummu sence ismini söyleyebilirdin sana engel olan kim 05**: Doğru canım sen sormadın ki söyleyeyim merak bile etmedin bu kim diye Ben: çünkü seni...