8.Bölüm: görev

1.9K 91 42
                                    

Selam

Nasılsınız ?

Niye bu kurgu tutmadı ya beğenme ve yorum çok az :(

Niye bu kurgu tutmadı ya beğenme ve yorum çok az :(

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

8. Bölüm: görev

MEHRU

Bugün Zemheriler göreve gidiyordu. Dün karargahtan sonra bir daha görmemiştim onu, şimdi göreve gidecekti ve daha görmemiştim.

Görüp ne yapacaktım ki yani, ailesinin yanına ya da sevgilisi varsa yanına gitmiştir.

"Mehru'm " Nisa'nın seslenmesiyle ona döndüm.

"Efendim aşkım "

"Nereye daldın gene yüzbaşıyı mi bekliyorsun"

"Ne alaka Nisa "

"Ne bileyim kaç gündür yüzbaşının evine bakıyorsun "

"Alakası yok Nisa "

"Uff iyi tamam sustum."

"Sen anlat bakalım ne yaptın açtın mı kliniğini "

"Evet yarın tamamen işe başlıyorum."

"İyi, sevindim." Bir kaç saat daha Nisayla sohbet ettikten sonra o kendi odasına geçerken ben tek başıma kaldım.

Aklıma yüzbaşının gelmesiyle derin nefes aldım. Bugün göreve gidecekti ve iyi mi değil mi bilmiyordum. Anne ve babamdan sonra bu konularda daha da hassas olmuştum. Yüzbaşı o görevden sağ dönemezse ailesi ne kadar acı çekecekti. Bir şehit kızı olarak bunu çok iyi biliyordum.

Camıma vuran yağmur damlalarıyla başımı cama çevirdim. Sanki gökyüzü gidenlerin ardından ağlıyormuşcasina  akıtıyordu içindekileri, sanki onlara olan sevgisini haykırıyormuş gibi gürlüyordu. Yerler sırılsıklam olmuştu. Gök, altında yaşayanları telaşa koymuştu, hiç bir kaygısı olmayan insanlar ufak bir yağmur damlasından kaçıyordu. Oysa derdini yakınırdı gök onlara, insanlar dinlemeden kaçardı. Ne kadar nankördük umursamadan kaçardık.
Beni korumak için kendi canından vazgeçen bir annem varken, bizim için kendinden vazgeçen babamın mezarına bir kere gidemeyen ben ne kadar nankördüm. Gök tekrar gürledi bir aslan misali, bir sel vurdu Nuh'un felaketi gibi, göğe inanmayanlar bir oraya bir buraya kaçıp durdu.

Buraya ilk geldiğimde bu kadar şeyle karşılaşacağımı düşünmemiştim. İlla bir şeyler olacağını biliyordum ama böyle olacağını tahmin edememiştim ne kadar korkakmışım. Cesaret edemiyordum ailemi öldürenlere karşı tek başıma durmaya, oysa annem benim için tek başına durmamıydı o kadar kişiye karşı. Şehitlik şerbetinden içerken bile beni korumamışmıydı. Kimdim ben, kimin çocuğuydum. Şehit çocuğu bu kadar korkak olmazdı, şehit çocuğu bu kadar güçsüz olmazdı. Kimdim kimin çocuğuydum ben, bu vatanın evladı değilmiydim ben neye bu kadar korku vardı yüreğimde. Elimde olsa tutar parçalardım bu yüreği, benim için ölenlere karşı inatla atmasından. Ölümün korkusu ne çok kaplamıştı bedenimi, amacım neydi benim korkak gibi yaşamak mıydı ? Yoksa şehit kızına yakışır şekilde yaşamakmıydı. Babam hayatta olsa gurur duyarmıydı benle, sanmam lanet ederdi benim gibi korkak bir kızı olduğu için, yetmezmiydi bu kadar kendimi ezmem yetmezmiydi bu kadar güçsüzlük.

Ah Öğretmen Hanım Ah Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin