Alex Ella Shiva Delores...
Sabahın ilk ışıkları yüzüme vururken gözlerimi yavaşça açtım. Başım deli gibi ağrıyordu. Ellerimin arasında bir sıcaklık hissedince ellerime doğru baktım. Ellerimin arasında Dylan'ın ellerini görünce şaşırmıştım açıkçası. Gece gelmiş olmalıydı yanıma. Siyah saçları, beyaz teniyle uyumlu bir zıtlık oluşturuyordu, sarıya kaçan gözleri kapalıydı, hâlâ uyuyordu. Burnunda, alt dudağında ve kulağında piercing vardı. Boynunda bir ejderha dövmesi vardı. Ve hepsi ona aşırı yakışıyordu. Açıkça konuşmak gerekirse baya yakışıklıydı. Saçları dağılmıştı ve kaşları çatılmıştı. Onu uyandırmak istemediğimden elimi çekmedim. Ama uyandığında boynu fena halde acıyacaktı. Çünkü öyle bir şekilde yatıyordu ki boynu yatağın kenarındaki tahtaya geliyordu. Yavaşça kendini hareket ettirmeye başladı. Gözleri ağır ağır açıldı. ''Günaydın.'' Dedim.
''Günaydın...'' Gözleri ellerimize kaydı, hafifçe yutkundu. Elini çekti ve bana baktı. ''Eğer rahatsız olduysan özür dilerim, ben sana bakmaya gelmiştim ama sen elimi tutunca gidemedim...''
''Sorun yok Dylan. Bu kadar endişelenme.''
''Ben gidiyorum o zaman.'' Gülümsedim.
''Git bakalım. Ha bu arada boynun ağrıyorsa mutfakta ikinci üst dolapta ağrı kesici var, iç.''
''Neden ki?''
''Boynun ağrır yakında. Tahtadaydı saatlerdir.'' Başını sallayıp odadan çıktı. Bende kalkıp odamda bana özel yapılan banyoya gittim ve yüzümü yıkadım. Üstümü değiştirip üzerime siyah bir tayt giydim ama uzun tişörtlerimden hiç kalmamıştı. Kapıyı aralayıp kafamı dışarı çıkarttım. ''Dylan!'' Aşağıya sesim gitmiştir diye düşünürken Dylan merdivenlerin başında belirdi. ''Evet Alex?''
''Bana abimin tişörtlerinden getirir misin?''
''Peki...'' Gitti ve birkaç dakika sonra geri geldi. ''Abinin tişörtlerini bulamadım ve bu yüzden sana benim tişörtlerimden birini getirdim. Ama sakın yanlış anlama! He birde giymek istemezsen, sen bilirsin işte.''
''Tamam.'' Tişörtü alıp kapıyı suratına kapattım ve tişörte baktım. Arkasında yeşil büyük bir ejderha figürü vardı. Önü boştu ve siyahtı. Üzerime giydim ve bu tişört tamamen Dylan kokuyordu. Saçlarımı tarayıp kolyemi taktım ve aşağı indim. Dragon koltukta uyuyordu. Karşı koltukta Edward sırıtarak biriyle yazışıyordu. Dylan'da yanında halıyı izliyordu. Dylan'ın karşısına geçtim. ''Yakışmış mı?''
''Ne?'' Kafasını kaldırdı.
''Tişört senin ya hani. Onu soruyorum.'' Beni bir güzel süzdü ve başını yaşça salladı.
''Olmuş, olmuş. Senden iyi manken olur.''
''Manken ve ben? Tamam güzel fiziğim varda... Mankenlik zor ya. Ben hem psikolog olup milletin psikolojisini daha da bozacağım.''
''Psikolog, psikoloji düzeltmiyor muydu ya?''
''Alex versiyon psikolog canım. '' Güldü. Edward'da başını kaldırdı. ''Ne diyorsunuz ya manken felan?''
''Alex'den iyi manken olmaz mı Ed?'' Edward'da beni süzdü.
''Yok, bundan olsa olsa korkuluk olur.'' Yanında ki yastığı alıp suratına fırlattım. Yastık sayesinde elindeki telefonu yere düştü ve ekranı gözüktü. Kimle yazıştığını da görmüş oldum bu sayede. ''Ooo Melissa kim? Hem de kırmızı kalp var yanında. Yoksa bizim okulda ki Melissa mı? Ona benziyordu he.'' Edward panikledi ve yanakları kızardı. Telefonumu açıp Melissa'yı aradım. Ve ekranı Edward'a doğru tuttum. ''Arıyorum, yandın sen.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shiva: Ateşten Taç
ActionNe olursa olsun ailemi bulacaktım ve sonrasında da insanlara onların bana yaptığı haksızlıkları göstererek gücümü gösterecektim... - Alex...