12.Bölüm: Galiba

11 7 0
                                    

Alex Ella Shiva Delores

Gözlerimi açtığımda kolumda bir serum vardı ve başım çatlıyordu. Bacaklarım uyuşmuştu. Işık gözlerimi rahatsız ediyordu. Yanımda üç kişi vardı, ikisini tanıyordum. Salalis ve Evelziar. ''Ah uyandın mı?'' dedi tanımadığım kadın. ''Bana öyle bakma. Ben Yelena. Dylan'ın ablasıyım.'' Dedi tekrar gülümseyerek.

''Bende Alex.''

''Su veya başka bir şey ister misin?''

''Abimler nerde?'' dedim doğrulmaya çalışırken. Yelena beni elleriyle durdurdu.

''Kalkma sakın! Dikişin çok taze.''

''Ah! Ne kadar buradayım?''

''Bunu bilmiyorum. Ama abinler birkaç parça kıyafet almaya gittiler.'' Gözlerimi kapattım ve kendi kendime mola vermeye çalıştım. Kolumdaki serum rahatsız ediyordu. ''Sana Yelena mı yoksa Yelena Abla mı demeliyim?''

''İstediğini kullanabilirsin arada 3 yaş var sanırım-'' Onun sözlerini bölen şey hastanenin koridorundan gelen bağrışma sesleri oldu. Yelena ayağa kalkıp pencerenin perdesini açtı ve koridora doğru baktı. Hemşireler bir adamı tutuyorlardı. ''Hasta yakını sanırım.'' Dedi Yelena.

''Kardeşimin yanına gideceğim! Bırakın!'' diye bağırdı adam sinirle. Kardeşim derken içimde bir burukluk oluştu. Ne David Abim ne de Athen Abim bana asla ''Kardeşim'' dememişti. Başımı yattığım yerden biraz kaldırarak pencereden bakmaya devam ettim. ''Beyefendi lütfen! Diğer hastaları da rahatsız ediyorsunuz.''

''Bırakın beni! O burada.''

''Beyefendi eğer sakinleşmezseniz sizi onun yanına gönderemem!'' Adam geriye doğru bir adım attı.

''Tamam sakinim beni bırakın!'' dedi ellerini yana kaldırarak. Boynunu çıtlatmak için yana eğdiğinde bir dövme fark ettim. Ve beni şaşırtan bir şey oldu. Dövme benim ailemin yani Deloresler'in kendine özel dilindeydi. Normale çevrildiğinde Isac ismi ortaya çıkıyordu. Ve sanırım o benim abimdi. ''Yelena...''

''Ah efendim Alex.''

''Adamın kardeşi kimmiş öğrenir misin?'' dedim zorla yutkunup.

''Peki.'' Dedi şaşırmış bir şekilde. Dışarı çıktı ve adamın yanına gitti. Konuşmaya başladılar. Ne konuştuklarını duyamıyordum. En sonunda adam olduğum pencereye baktı. Yelena yürümeye başladığı sırada adamda peşinden yürümeye başladı. Odaya girdiklerinde az önce Yelena'nın oturduğu koltuğa adam oturdu. Yelena yanıma yaklaşıp kulağıma eğildi. ''Sakin kal. Sen güçlüsün.'' Dedi fısıldayarak. Hemen ardından da Evelziar'ın uyuduğu koltuğa oturdu. Uzun bir sessizlik oluştu. ''Merhaba Alex. Ben Isac...''

''Farkındayım. Ama anlamıyorum.''

''Neyi?''

''Neden şimdi geldiğini.''

''Senin yaralandığını duyunca-'' dediğinde sinirle sözünü kestim.

''Çok kez yaralandım! Hatta bunun onlarca katı şeklinde. Bazen ölümden döndüm! Ama yanıma gelen olmadı anladın mı? Şimdi karşıma çıkmışsın ve 'Merhaba' diyorsun. On iki sene! On iki sene boyunca zehir gibiydi her şey. Sadece 1 senedir özgürüm! Hayatımın yarısından fazlası hapishanede ve tanımadığım insanların arasında geçti! Yaşamadığım şey kalmadı. Beş yaşım korktu! Sekiz yaşım öldü! On bir yaşımın hayalleri çalındı! Ama hiçbirinde kimse gelmedi!'' dedim bağırarak. ''Bak ben kendimi buna adadım! Sizi bulmaya. Diğer abilerimi, annemi, babamı. Herkes hakkında bir bilgi buldum. Ama sen! Yok gibiydin. Ve sen beni kurtarabilecek tek kişiydin! En temizleri sendin! Her şeye gücün yetiyordu. Ama gelmedin! Hapisten çıktım, yine gelmedin. Ülkemi kurdum, yine gelmedin. Anneannem ve dedem öldü, yine gelmedin. En değer verdiğim çocuk öldü, yine gelmedin. Yüzlerce kez tekrar suçlandım, polisler tekrar peşime düştü ama sen gelmedin! Şimdi sadece yaralandım diye mi geliyorsun?'' dedim ağlayarak. Gözlerinin içine baktım. Konuşamıyordu ama konuşmak zorundaydı. Bunca sene sonra bana ulaşabilecek en kolay insan olduğu halde gelmediği için bana bir açıklama yapması gerekiyordu.

Shiva: Ateşten TaçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin