NOT: Bu bölüm kitap çıktığı zaman kitapta olmayacaktır. Ama eğer bu tarz özel bölümler sevilirse onlara özel bir kitap yazabilirim.
NOT 2: Diğer bölümler okunmadan bu bölümün okunmaması önerilir.
Bu arada 500 olduğumuz için çok teşekkür ederim! Her biriniz bana çok destek oldunuz ve hep yanımda durdunuz. Sadece 3 günde yaklaşık 200 okunma aldık ve neredeyse 80 oy aldık. Sadece 3 günde...
Şimdi sizi bölümle yalnız bırakıyorum. İyi okumalar!
Anais'in ölümünden önce...
Bu gün Anais'e söz vermiştim. Onu hayatında ilk kez Yuva'dan dışarı çıkaracaktım. Ona verdiğim bir diğer bir sözde onun için beyaz bir elbise giyecektim.
Üzerime beyaz bir elbise giydim uzun tülden kolları vardı, dizimin bir karış üzerine geliyordu. Yine onun isteği üzerine saçlarımı açık bıraktım ve yüzüme çok hafif bir makyaj yapıp arabamızın olduğu garaja gittim.
Arabayla Yuva'nın önüne gittiğimde Salalis, Anais'in yanında bekliyordu. "Bin bakalım Anais." Dedim gülümseyerek ve Salalis onu arabaya bindirdiğinde yola çıktık. "Önce yemek yiyelim mi?" Dedim Anais'e.
"Oluur!" Gülümsedim ve arabayı Beyaz Taç'a sürdüm.
Vardığınızda onu kucağıma alıp arabadan indirdim küçük kollarını boynuma doladı ve minik bir kahkaha çıktı dudaklarının arasından. Masalardan birine oturduk ve ben güzel bir kahvaltı siparişi verdim. "E bu gün lunaparka gitmek dışında ne yapmayı istersin Kraliçe'm?"
"Pamuk şeker yiyelim!" Diye şakıdı mutlulukla. Gülümsedim ve onaylar bir şekilde başımı salladım.
Yemekler geldiğinde hızlıca yedik ve hemen lunapark yoluna çıktık. Lunapark için bir saatlik bir yolculuğumuz olacaktı çünkü lunapark Soa'daydı.Yol boyunca çocuk şarkıları dinleyerek ilerlemiştik. Anais çok mutluydu ve onu bu şekilde görmek beni çok mutlu ediyordu.
Lunaparka geldiğimizde Anais kapıyı açtığım anda hızlıca arabadan indi ve seke seke gişenin önüne geçti. Biletlerimizi alıp oyuncakların olduğu yerler ilerledik. Beni hemen tutup atlı karıncalara yönlendirdi. Bembeyaz oyuncak bir ata binip onu da kucağıma aldım. Sürekli mutluluktan kaynaklanan kıkırdamalar dökülüyordu dudaklarından.
Atlı karıncadan indiğimizde beni plastik ördekleri su tabancalarıyla vurdupumuz bir alana getirdi. Eline su tabancalarından birini aldı ve ördekleri vurmaya çalıştı. Sürekli sıkıgordu ama hiç birşni tutturamıyordu. Onun arkasına geçip yardımcı olmak için parmağımı onun parmağının üzerine koydum ve nişan alıp sıkmasını sağladım. Bu sefer tutturmuştu. "Oldu! Oldu!" Diye sevindi bir anda ve bana sarıldı.
"Bravo kraliçem! Siz tam bir keskin nişancısınız."
"Teşekkürler Shiva."
Bir süre sonra...
Anais artık yorulmuştu ve bu yüzden onu Yuva'ya geri bırakmak zorunda kalmıştım. Gerçi benimde çok enerjik olduğum söylenemezdi... Aslında benimle kalmak istemişti ama Salalis ona izin vermemişti.
Arabamı garaja park edip eve girdim. David abim mutfaktaydı ve tavuklu salata yapıyordu. Hızlı hızlı doğrayıp tabağa atıyordu. Kulaklılar yüzünden benim geldiğimi fark etmemişti. Gizlice ona yaklaşıp birden onu gıdıkladım. "Ah! Ne oluyor be?!" Sonra birden bana döndi ve kulaklıklarını çıkarttı. "Sen miydin Alex! Beni çok korkuttun."
"Korku iyidir yaşamanı sağlar."
"Bazen içinde bir dede yaşadığını düşünüyorum." Dedi gözlerini devirerek.
"Ve o dede de sensin." Bunu duyduğunda birden gözlerini kocaman açtı.
"Sen bana yaşlı mı diyorsun?"
"Hm, hm." Diye onu onayladım başımı sallayarak.
"Şimdi yandın sen!" Bütün işini bırakıp beni evin içinde kovalamaya başladığında hızla ondan kaçmaya başladım.
Oturma odasına koştuğumuzda Athen abim bize şaşkınlıkla baktı. Hemen arkasına geçip gülmeye başladım. "David abim yaşlı olduğunu kabul etmiyor!" Athen abim şaşkınlıkla bana baktı."Sen deli misin? David mi yaşlı cidden?" Tepkisine deli gibi gülmeye başladığımda ikiside bana delirmişim gibi baktı. Sonra ikisini de koltuğa oturttum ve bir film açtım. Aralarına geçip oturduğumda uzun zamandır buna ihtiyacım olduğunu fark ettim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shiva: Ateşten Taç
ActionNe olursa olsun ailemi bulacaktım ve sonrasında da insanlara onların bana yaptığı haksızlıkları göstererek gücümü gösterecektim... - Alex...