16.Bölüm: İnsanlığın Koruyucusu

13 8 0
                                    

14 sene önce... (Yazarın Anlatımıyla)

Alex, iki senedir buradaydı. Bu hapishanede. Bütün hapishanede odasında tek yaşan bir tek Alex'di ve bütün hapishane bu gün onun odasına gelecek olan suçluyu konuşuyordu. Aslında her biri o suçlunun Alex'i öldürmesini istiyordu içten içe. Çünkü Alex'ten korkuyordu hepsi. Onun bir ucube olduğunu düşünüyorlardı.

Öğle yemeği esnasında Alex her zamanki gibi yemeğini aldı ve iki senedir sürekli oturduğu masada yemeye başladı. Sadece iki lokma yiyebildi. Çünkü birkaç mahkûm onun masasının etrafına geldi. Ellerinde bir şişe vardı. Bu mahkûm grubunun lideri öne çıktı. ''Ah merhaba küçük kız.'' Dediğinde Alex korkudan yine titremeye başladı. Bu kadın her seferinde Alex'e bir şeyler yapıyordu. Alex bir seferinde onun yüzünden kaç kez dayak yemiş ve elektrik cezasına çarptırılmıştı. ''Fazla yedin Alex.'' Hâlbuki Alex daha iki kaşık yemek yemiş ve biraz su içmişti. ''Fazla yemeni istemiyorum Alex. Yemek sana yasak bundan sonra.'' Alex hızla ona döndü.

''Yapmayın bunu!'' Kadın Alex'in bu çıkışını görünce öfkelendi. Anında Alex'in saçlarını tuttu.

''Bana bak küçük! Eğer bir daha bana çıkışırsan seni öldürürüm! Ben ne dersem o olacak. Ye dersem yersin, iç dersem içersin, git dersem gidersin! Anladın mı beni?'' Alex korkuyla başını salladı. Kadın bunu görünce onun saçını bıraktı. Elindeki şişenin kapağını açtı. Önce Alex'in bardağındaki suyu Alex'in başından aşağı döktü. Sonra elindeki şişenin içindeki sıvıdan Alex'in bardağına döktü. Yemeğinin içine de aynı sıvıdan döktü. ''Bunları ye ve iç.''

''Ne döktünüz?'' dedi Alex korkuyla.

Kadın onaylamaz bir ses çıkarttı. ''Efendim, demeyi unuttun.''

''Ne döktünüz efendim?'' dedi Alex bu sefer.

''Söylemem.'' Kadın Alex'in yemeğine ve bardağına zehir dökmüştü. Bu zehir onun sürekli kusmasını ve sürekli başının dönmesini sağlayabilecek bir zehirdi. Onu deli gibi hasta yapar hatta felç bile olmasını sağlayabilirdi. Ama onu öldürmezdi, onu süründürürdü.

Kadın onun içmediğini görünce sinirlendi. ''İçsene!'' diye bağırdı. Ama Alex hareket etmedi.

Kadın daha da öfkelendi. Bardağı aldığı gibi Alex'in dudaklarına dayadı. Ona zorla içirmeye çalıştı. Alex içmemek için direniyor bu yüzden de ondan boğuk sesler çıkıyordu.

''İç dedim sana!'' diye bağırdı kadın tekrar. Alex hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bir yandan da gardiyanların bu olaya sesini çıkarmamasına sinirleniyordu.

''İç-'' diyecekken kadın, onu böldü başka bir ses.

''Ne yapıyorsun sen?!'' Daha güçlü bir kadının sesiydi. Gümüşümsü mavi saçları ve bir gözünde şimşek gibi bir iz vardı. Yeşil gözleri sinirle parlıyordu. Bir hışımla Alex'i tutan kadının saçını tutup onu yere doğru çekti. Kadın acıyla beraber Alex'i de, bardağı da bıraktı. Bardak yere düşüp parçalara ayrıldı. Mavi saçlı kadın şişeyi aldı ve kokladı. ''Ne bu?! Seawland zehri mi? Şimdi ben içireyim mi bu zehri sana?!'' diye gürledi. Kadın korkuyla başını salladı.

''O küçük kız da sana böyle başını sallamıştır korkuyla. Ama dua et ben senin gibi merhametsiz değilim!'' diyerek onu yere bıraktı. Alex hızla ayağa kalktı ve koşarak mavi saçlı kadına sarıldı. Kadın onu kucağına aldı. Hiçbir şey olmamış gibi sakince ama tehditkâr bir tonla konuştu. ''Ben Rahé. Otuz iki yıl boyunca buradayım. Eğer bu süreç içinde bu kıza dokunanız olursa, o kişiyi hiç acımadan öldürürüm. Ve bundan asla pişman olmam. İnanın bana.''

Shiva: Ateşten TaçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin