Güneşin batışıyla hava kararmış ve esen poyraz ağaçların yapraklarını, ormanın çalılıklarını oynatıyordu. Huzurlu gibi duyulan görülen ama aslında bütün huzursuzluğu içinde tutan ormanda, kuru yaprakların çıtırdaması sesleri duyulmaya başlamıştı. Ayaklarında botlar, üzerlerinde deri ceketler, kimi yağlı saçlarıyla kimi bakımlı saçlarıyla, ellerinde arbaletler, yaylar, silahlarla ilerleyen bi' avcı grubu görünüre çıkmıştı. Grup yere o kadar sağlam basıyordu ki sadece kurumuş yapraklar değil, sanki ağaçlar bile yerinden sökülecek gibi oluyordu. Avcılardan birisi en öne geçti, kafasında bandana bağlı gözlerinin altında komando çizgileri çekmiş bir avcıydı bu.
A: Herkes beni dinlesin, hedefimiz liderimizi ve arkadaşlarımızı öldüren Cotswolds Kasabası sakinleri olacak. Daha sonra ise gördüğünüz her doğaüstüyü vurabilir, kafalarını ezip parçalayabilirsiniz. Anlaşıldı mı?
Komando kılıklı avcının konuşmasıyla önde yükselen "ANLAŞILDI!" sesiyle birlikte ormanın içerisinde, ağaçların üzerine konmuş kuşlar korkup uçarak oradan uzaklaşmıştı bile.
A: Güzel, iki üç kişi ormanın bazı bölgelerine konumlansın. Ben ve geri kalanlar kasabaya gideceğiz. Yapmamız gereken neyse onu yapıp, birliğimize geri döneceğiz. Hadi bakalım naş!
Kendi aralarında görev dağılımı yapan avcı birliğinden üç kişi ormanın farklı noktalarına dağılmak için sağa sola dağılmaya başlamıştı bile, geriye kalan komando kılıklı lider ve diğer avcılar olmuştu.
~~
Bu esnada Cotswolds Kasabası'nda hayat oldukça sakin, heyecanlı ve bir o kadar da neşeli devam ediyordu. Kasaba sakinleri kasabanın kafelerine, parklarına oturmuş birbirleriyle sohbet edip bir şeyler içerken kasaba meydanında olan Troy, Dylan ve Maria üçlüsü ise fıskiye başında oturmuş sohbet ediyorlardı.
T.D: Eğer Cody'nin dedikleri doğru çıkarsa işimiz gerçekten bitecek.
D.C: Dostum hadi ama Cody, Fernando ve Chan üçlüsünden söz ediyoruz. Sence koca bir kasabayı yüzüstü bırakırlar mı?
M.S: Ellerinden gelenleri yapacaklardır Troy, hem tek onlar değil ki bizde yardım edeceğiz.
D.C: Şuna baksana neredeyse bir yıldır kurt güçlerine, duyularına sahipsin ama hiç kullanmıyorsun? Ters bir durum esnasında kullansan neler olacağını hiç düşündün mü?
T.D: Koca bir katliama sebep olurum Dylan, anlamıyorsunuz. Kontrolü sağlayamıyorum ben Kurtların Lordu gibi birisi değilim. Aceminin tekiyim.
M.S: Bak Troy, bu seni ne kadar motive eder bilmiyorum ama Kurtların Lordu bile ilk başlarda bunu istemediğine adım kadar eminim.
D.C: Katılıyorum, o da ilk başlarda senin gibi bir lanete girdiğini düşünmüştür.
T.D: Zaman gösterecek çocuklar.
Üçlünün sohbetinin devam ettiği sırada Fernando üzerinde beyaz tişört, mavi kot pantolon ve aksesuar olarak kafasında siyah bir şapka ile fıskiyenin başına gelmiş Troy ile Dylan'ın arasına hızlıca oturmuştu.
F.M: Nabersiniz bebeklerim? Beni özlediniz mi?
T.D: Şey.. İyiyiz, sen?
F.M: Ben Fernando McKenzie'im ahbap! İyi olmamam imkansız gibi bir şey. Ama sizin yüzünüz biraz asık gibi, özellikle de senin.
T.D: Kurtadamlık hakkında konuşuyorduk.
F.M: Hadi ama dostum, bu kadar takılma. Seni eğlendirebilecek şeylerim var elimde, hadi gidip konsol oynayalım ne dersiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
COTSWOLDS [FINAL]
General FictionYaklaşık birkaç sene önce Cotswolds adlı kasaba sebebi kimselere söylenmeden girişlere kapatılmış ve orada yaşayan halkta kasabadan çıkartılmıştı. Tekrardan yerleşime açılan kasaba oldukça garip bir hâl almaya başladı, bu kasaba geçmişte yaşadığı ga...