İyi okumalar..
~Minho
Uyandığımda bir süre etrafa baktım, kendi odamda uyumaya doğal bir şekilde alıştığım için garip hissetmiştim. Bir misafirimin olması garip gelmişti. Poziyonumdan dolayı uyuyakaldığımı anlamıştım. Yanımdaki küçük sehpadan telefonumu alıp açıp saate baktım, 10.36'ydı. Normalde daha erken kalkardım, gece de uyuyamadığımdan epey yorgun olurdum. Ama bu sefer daha erken uyuyup daha geç kalkmıştım. Ve de az da olsa enerjim vardı.
Ben böyle düşünürken içeriden gelen hafif sesli tıkırtıları fark ettim. Bir anlık tedirgin olmuştum, ama Han'ın orada olduğunh bildiğimden sakinliğimi sürdürdüm. Bir kaç dakika daha uzanıp ayaklanmıştım. Mutfağa girdiğimde Han kahvaltı hazırlıyordu. Alışmadığım bir şey olduğundan şaşırmıştım. "Yorulmaz mısın?" geldiğimi yeni fark etmiştiki mırıldandığı şarkıyı keserek bana baktı "Ah, hayır neden yorulayım ki?" yorulabilirdi, o da insan sonuçta. "Zorlamayacağım, peki. Yardıma ihtiyacın var mı?" hafif gülümseyip "Hayır, teşekkürler. Sen otur az sonra hazır olurlar. İstediğin bir şey var mı?" başımı hayır anlamında sallamıştım, sonra önüne dönüp işine devam etti.
Çok samimi geliyordu; çok yakın.
Şarkıyı sevdiği belliydi, sürdürmeye devam etti.
"I don't know, I don't know what I'm doing here.
Mrs. Magic Radio,
Give me one last chance to show.
Tell you what lurks deep inside.
Deep inside my battered mind.I don't know."
Sevdiğim bir şarkıydı, ve bunu da dile getirdiğimde tekrar arkasını dönüp şaşkın bir ifadeyle gülümsemeye başladı. "Şarkı zevkimiz uyuşuyor demek, HARİKASIN MİNHO!" neşesi benide neşelendirmişti. Bende gülümseyince tekrar ağzını araladı. "Bu arada, alakasız ama; şarkıda dediği gibi 'I don't know what I'm doing here. (Burada ne yaptığımı bilmiyorum.)' Gerçekten de öyle. Neden buradayım bilmiyorum ama içimden bir ses çok şanslı olduğumu söylüyor." söylediği sözler çok hoştu. "Şanslı mı?" Başını evet anlamında sallamıştı. "İçindeki o ses umarım değişmez."
Hep kaderin değişmesinden nefret etmişimdir. Onun iyi birisi olduğunu hissediyorum. Belki tek dostum o olacaktır?
Başını hızlı ve küçük bir şekilde sallayıp "Yemek hazır öyleyse. Afiyet olsun hyung" "Teşekkürler sanada Han" resmen masaya gömülmüştüm, sıradan bir omletti, ama leziz olduğu kesindi. Her gün yediğim hazır gıdalara kalırsa cennette verilecek yemeklerden birisi gibi hissettiriyordu. Şaka değil, gerçekten. "Minhoo yavaş ye boğazında kalacak!" "Bunları nasıl yapıyorsun sen?" Han kıkırdamaya başlamıştı. "Benden de acemisin sanırım." "Sen acemi misin?" O acemi ise ben yumurta kırmayı yeni öğrenecek yaştayım..
Tıka basa karnımı doyurmuştum, Jisung hem gülerek, hemde şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. "Beğendin mi?" Benide şaşırtmıştı. "Beğenmemiş gibi gözüküyorsam bende bir sorun vardır."
Biraz daha konuştuktan sonra birlikte mutfağı toparlamıştık. Sonra salona geçip oturmaya başladık. "Dün uyuya kalmışım, sen hemen gittin mi?" Başını sallayarak cebap verdi. "Seni fark edince gittim." "Uyandırsaydın keşke." "Uykunu bölemezdim." Çok anlayışlıydı, ciddi olduğunu görünce konuyu değiştirdim.
"Her neyse, bu arada ailene haber vermen gerekmez mi? Her ne kadar tanışmış olsakta onların tanımadığı bir adamın evindesin sonuçta." Jisung oflayarak yanıtlamıştı. Acıttığımu fark ediyordum, ama daha büyük sonuçlara mâl olabilirdi. "Aslında haklısın, ama umrumda değiller ki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piece Of Paper
Fanfiction[Devam ediyor] Ağaçlar kesilip kağıtlar, kağıtlardan ise çok şey olabilir. Hayatınızı belirleyeceğiniz bir şey bu kağıt parçalarından geçiyor. Bir düşünün, tüm geleceğinizi belirleyen sınavlar bile bir kağıt ve mürekkepten oluşuyor. Yine bu kağıt pa...