İyi okumalar..
~Jisung
Sonunda hayatımın bir şekile gireceğini hissetmiştim. O kadar güzel bir histiki. Babamla konuşmuş, halletmiştim. Kaygım sona ermişti.
Kendimi uyuya kalan Minho'nun başına yaslanmış bir şekilde buldum. Kalbim gittikçe hızlanıp göğüs kafesimi delecekmiş gibi titretiyordu. Sadece gülümsedim. Onun sayesindeydi çünkü. Uyandırmamak için kendimi zar zor çektim. Daima onun yanı başında olmak istiyorum, hiç ayrılmamak. Hep korumak. Neydi ki bu his? Fazlasıyla sevmek mi?
Son zamanlarda fazlasıyla hissettiriyordu kendisini. Gizlide bırakmak istiyor olabilirdim ama üstünü açıp yüzleşmek en iyisi olacaktı. Aklıma tek bir söz geldi "Aşk?"
Bir erkeğe hissetmiş olabilir miydim ki? Bedenimi elden geçiren bu muydu? Kabullenmek zorunda mıydım?
Onunla konuşmaya başladığımda heyecandan kekeleyip, sarıldığımız anda en güzel duyguları hissetmek, aşkın göstergesi miydi? Onun sayesinde yaşıyormuş gibi hissetmekte olabilir mi?
Sanırım öyleydi.
Uyandırmak istemesemde oturduğum koltuktan kalkıp Minho'nun yattığı koltuğun önüne geçip çömeldim. Yüzünü inceledim bir süre. Cennetten gelmiş gibiydi. Battaniyenin üzerinde kalan bir elinin üzerine kendi elimi sabitledim. Soğuktu.
Bu duyguyu kabullenip yaşarsam, bir sorun yaşatır mıydı? Stresten dudağımı yiyordum. Yerleri inceledim, gözlerim sonunda yine onu buldu.
Gözleri açıktı bu sefer.
"Jisung?" Hafifçe dolmuş gözleriyle söyledi bunu. "Minho? Uyandın mı?" Hafifçe gülümsedi. "Doğrusu uyumamıştım, ama önemli değil."
"Ne-ne?" İster istemez gözlerimi pörtlettim ve utançtan elimi çekmeye çalıştım. Bu sefer o elimi kapmıştı. "N'apıyorsun Jisung? Utandırdım mı?" Gülüşünü saklıyor gibiydi. "Minho asıl sen n'apıyorsun?" Korkudan sesim biraz yüksekti. "Jisung, sakin olur musun?" Bunu derken oturma haline gelip beni de yanına çekiyordu. "Yanıma otursana üşüteceksin yere oturmuşsun."
"Ben gideyim bi kahve falan alayım olur mu" Başını olumsuz anlamda salladı ve çekmeye devam etti. Sonunda oturmuştum. "Minho kahve yapacaktım."
"Kalbinin hızını hissetmiyor musun daha kötü olacak."
Haklıydı, fark etmeden daha da hızlanmıştı. Bir şey diyemeyip sadece oturdum. Minho direkt olarak bakıyordu. Sonra bakışlarını indirip tekrar elimi tuttu. "Nasılsın?"
Nasıl olabilirdim şuan? Delirecek gibiydim. "Ah, iyi sanırım." Cevaba mecbur kalmış gibi söyledim bunu. İyi falan değilim.
Birden bire ayağa kalktı ve üzerime eğilip diğer elimide tutup kendine çekti. Ani hızla çarpışmış gibi olmuştuk ama sarılmak için yaptığı belliydi. Zaten öyle de olmuştu. Tüm belimi çevrelediğinde bende yavaşça kollarımı omzuna çıkarttım. "Nasılsın?" Tekrar sormuştu aynı soruyu. Sakinleştirmeyi öğrenmişti bile. Bu sefer içtenlikle "İyiyim Minho." dedim. Başımı omzuna yasladım. Gözlerim yorgunlukla çökmüştü. Büyük bir ağırlık vardı. Bu hisle nasıl baş edeceğimi bilmiyordum. Eğer öğrenirse bunların hepsini kardeşi gibi sevdiği için yapıyorsa benim ne kadar iğrenç bir insan olduğumu düşünürdü...
Telefonumun çalmasıyla dikkatim tamamen dağıldı. Minho'yu bırakıp hemen telefonu açtım. Babam arıyordu. "Alo baba?"
"Alo oğlum, gelebilir miyim?"
"Ne? Buraya mı?"
"Haha, evet oraya."
"Tabi ki gel baba, senin evin değil mi izine ne gerek var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piece Of Paper
Fanfiction[Devam ediyor] Ağaçlar kesilip kağıtlar, kağıtlardan ise çok şey olabilir. Hayatınızı belirleyeceğiniz bir şey bu kağıt parçalarından geçiyor. Bir düşünün, tüm geleceğinizi belirleyen sınavlar bile bir kağıt ve mürekkepten oluşuyor. Yine bu kağıt pa...