Yıldızlar

114 19 14
                                    

İyi okumalar...

~Jisung

Uyuyabileceğimi düşünmüyordum ama bir süre kestirmişim. Gece saat 4 civarı uyanmıştım. Dışarıyı izlerken aklımdan çıkmayan tek bir kişi vardı; Minho. Ailemi düşünemiyordum, düşünmekte istemiyordum. Kafamı dağıtmam lazımdı, farkındaydım. Yoksa kafayı sıyırıp gidecektim. Beynimden içeri girmeleri sadece zarar görmemi, ve güneye ilerleyerek kalbimi deşmelerini sağlıyordu.

Acı çekmemek için huzur bulduğum kişiyi, kalbimin gerek olduğu kişiyi düşünüyordum.

Onu adeta beynime hapsetmiştim. Ve çıkarmakta istemiyordum.

O kafamın içindeyken ikinci bir bedeni hissediyordum, kalp atışları ve nefesi oldukça hızlı bir beden.

Onun üzerinde olduğum an zihnimi terk etmiyordu. Ve bedenini hissediyordum. Bu da bana sevinç veriyordu. Hem duygusal, hem bedensel, hem de ruhsal ihtiyacım vardı ona.

Şimdi gittikçe ondan uzaklaşıyor olmak beni delirtiyordu.

Sarılmaya ihtiyacım vardı, kalbini hissetmek istiyordum. Tekrar hareketsizken bile onun kokusunu hissetmeyi, onun kucağındayken bebeğiymişim gibi bakışını tekrar görmeyi, saçlarıyla oynamayı istiyordum.

Ama yapamıyordum.

Bunun zorundaydım, keşke babam Kore'de olsaydı da daha kısa sürseydi.

Kollarımı açtığımda onu göremiyordum, delirecektim sanki. Dişlerimi sıkıyordum. Şimdiden o kadar garip bir hisse bürünmüştüm ki, bu günlerde ne yapacağımı kestiremiyordum bile.

Ne olacağını, süresini bile bilmediğimden kaynaklı stres vücudumu ele geçirmişti. Bacağımı sallamaya başlamıştım.

İstediğim şeyleri gerçekleştirememek o kadar iğrençti ki. Kendimi yönetemiyordum; bakışlarım sertti ve kendimi sıkıp duruyordum. Gözlerimden yaş çıkartmak istiyordum, bu bile olmuyordu.

Delirdiğimi düşünmeye başladım. Kısa süreli tanıştığım adamın üzerinde olmak neden bu kadar güzeldi ki? Ve ondan uzakta olmak acı verici? Bilmiyorum. Sinirlerim ellerime baskı uyguluyordu. Bir şeye sertçe vurmak istedim, ama yapamazdım. Çantamdan defter çıkarıp karalamaya başladım, kalem sayfayı delip geçiyordu.

Karanlık geceye benzer simsiyah bir sayfa yaptım.

Beyaz bir kalem alıp siyahlanmış kağıdın üst tarafına kocaman 'M' harfi yazdım ve bir yıldızla etrafını kapladım. Geceyi aydınlatan oydu. Etrafına ay ve diğer yıldızları da çizdim. Ama 'M' diğer yıldızlara kıyasla daha büyüktü, o benim kutup yıldızımdı.

Gözlerinden anlaşılıyordu belki, evreni kapsıyordu. Parlaklığı ise yıldızları anımsatıyordu. Kendisi de büyük bir yıldızdı.

Onu uzunca bir süre izlemek istiyordum. Bunun yerine çareyi gökyüzünü izlemekte buldum. Daha 6 saat gibi bir süre vardı.

Hostes insanları uyandırırken sıranın bana geldiğini fark etmiştim gözlerimi açtığımda. Artık New York'taydım, sonunda gelmiştik.

Kaygıdan mıydı bilmiyorum, kalbim hızlanıyor, başımı ağrıtıyordu. Sözcüklerle nedenini anlatmaya çalışırsam sanırım kabul görmeme korkusu diyerek söylerdim.

Korkunun üstüne gittikçe sağlığım bedenimi terk edecek gibi oluyordu. Uçaktan inip taksi çağırdım. Eskiden gelip gittiğimiz için küçük bir evimiz vardı. Artık ailem dağılmaya başladığı için kimseye gitmemeye başlamıştı, babamda burada kalmayı bırakıp başka bir eve çıkmıştı. Artık bana kalmış bi görünüyordu. Şoföre yakın bir yeri söyleyip eve gittim.

Piece Of PaperHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin