Karıncalanan gözlerim ve çınlayan kulaklarıma rağmen içinde bulunduğum şoku dışarı yansıtmadan bana yıllardır tanıdık (!) olan karşımda ki adamın elini sıktım.
"Memnun oldum Rüzgar Bey. Buyurun. Oturun" dedim titreğen ellerimle karşımda ki koltukları işaret edercesine. Bir türlü buna inanamıyor, nefesim kesilinceğene kadar çığlık atmak istiyordum.
Bu mümkün olabilirmiydi? Yoksa bu da uyumadan önce ki gördüğüm rüyalardan birimiydi. Hiçbir fikrim yoktu. Tek bildiğim şey Karanlığın Adam'ının herkesin üstünde esrarengiz bir hava bıraktığıydı. Öyle ki geniş masanın üzerinde ki telefon ısrarla çalmasına rağmen kimse açmak için girişimde bulunmamıştı.
Masada ki en büyük birey, yani babam bu sorunu ortadan kaldırmak istercesine aceleci bir şekilde açtı telefonu.
Dakikalar sonra masadan hızla kalkan babam herkesin bakışlarını üzerinde yer edindi. İçinde bulunduğu durumdan rahatsız olmuş olucak ki 'üzgünüm ama toplantıya yarım saat ara vermeliyiz' diyerek kısa bir açıklamada bulundu. Masadan hoşnutsuzluk belirten kelimeler duyulduğunda sakin bir nefes aldım.
Belki bu sürede kendime gelirim diye düşündüm. Beni izleyen gözlerden habersiz derin ve titrek bir nefes aldım. İçinde bulunduğum karmaşa beynimi emip yok ederken tek yapabildiğim şey karşımda ki o eşsiz görüntüden gözlerimi mahrum etmekti.
Gözümün ucuyla karşıma baktığımda kollarında ki dövmeleri belli edecek bir şekilde koltukta oturduğunu fark ettim. Ona baktığımı fark edercesine gözlerini kısarak süzdü beni.
"Kıyafetlerinize bayıldım doğrusu Nehir Hanım" diyerek masada biraz daha öne kaydı Karanlığın Adamı.
"Farklı bir tarz"
Ortamda lânetli bir sessizlik yüz gösterdiğinde ezilen kalbime inat derin bie nefes aldım.
"İltifatlarınız için teşekkür ederim Rüzgar Bey" dedim güçlü çıkarmaya çalıştığım sesimle.
"Yanlız ben sizinle en son mimar olarak tanışmıştım. Modacı olduğunuzu bilmiyordum"
Her ne olursa olsun kimsenin beni bu şekilde rezil etmesine izin vermezdim.
Bu kör kütük aşık olduğum adam olsa bile...
Karanlığın Adamı pes etmemiş olucak ki koltuğuna yaslanarak tekrar konuştu.
"Modacı olmadığım içindir" diyerek tekrar dudaklarının kıvrılmasına izin verdi.
Lanet olsun! Şu şiir gülüşü.
Gözlerimi kısarak onu uzun bir süre süzdüm. Baktım, baktım aşık oldum da diyebiliriz sanırım.
"O zaman..." dedim baş parmağımla çeneme bir kaç kere vurup devam ettim.
"Bilmediğiniz konularda boş konuşmayı seviyorsunuz"
Karanlığın Adamı ağzında birkaç şey geveleyip güldü sessizce.
"Beni çok kısa sürede tanımışsınız Nehir Hanım..." diyerek kalktı oturduğu yerden.
"Tebrikler. Bu arada babanızı daha fazla bekleyemeyeceğim. Tahmin ettiğiniz gibi, gidip bilmediğim konularda boş konuşmam gerekiyor. Zamanım değerlidir"
Üzattığı eli sıktım hemen. Ne garipti ki ilk geldiğinde ki yumuşaklık hala yoktu gözlerinde.
Sevmemişmiydi beni yoksa?
Ben bunları düşünürken birden toplantı odasının kapısında babam göründü. İşi çabuk bitmiş olmalı ki kısa bir süre içinde geri dönmüştü.
Stresten yumruk yaptığı elleriyle girdi odaya babam, daha sonra ayaklanmış ortaklarımızı fark edince bana döndü kaygılı bakışlarıyla. Kafamı ondan diğer tarafa, odadan çıkan Karanlığın Adamı'na çevirdim. Gözleri babam ve benim üzerimde gezinirken, soğuk bakışları beni korkuttu.
***
Şirketde ki bağzı kaynaklardan gecelerimi birbirine katarak hazırladığım dosya önce karnıma daha sonrada ayak uçlarıma doğru savrulurken başım yere eğik, idamını bekleyen bir suçlu gibiydim odanın içinde.
Celladının beni hızlı ve acısız bir şekilde öldürmesinden başka bir şey isteyemezdim bundan sonra.
Karşımda ki adam insanlıktan nasibini almamış gereksiz bir canlıyı gözümde. Dünyaya kini ve nefreti temsil etmek için gelmişti adeta. İçimde biriktirdiğim öfkeyi yutup boğazımda kalmasına neden oldum. Bir bardak su içmeye bile cesaretim yoktu. Bu yüzden boğularak ölmeyi hak ediyordum.
"Sana başarılı olucaksın demedim mi?"
Babamın sesi karanlığa gömülmek üzere olan odanın duvarlarına işlediğinde, güçlü sesiyle yerimde daha fazla gerildim.
"Toplantının iyi geçtiğini söylemiştin. Ortağımız olacak firmanın sahibiyle kavga etmekte ne demek!"
"Herşeyi o başlattı. Sürekli laf sokuyor ve beni azarlıyordu insanların içinde"
Küçük bir çocuktan çıktığını düşüneceğiniz o ses bana aitdi. Ayrıca küçük bir çocuk değil 22 yaşındaydım. Karşımda ise bu 22 yılımı bana zehir eden adam duruyordu. İnsanlarla ilişkilerimin kopmasını, içime kapanmamı, kısaca hayatımdan nefret etmeme neden olan bu adam şimdide kalkmış küçük bir pürüz için beni azarlıyordu.
"Senin yüzünden alacakları %95'lik kısımdan vazgeçip %65 ortak olucaklar.."dedi tıslarca "Ben bu kadar kısa bir zaman içinde o %30'luk zararı nasıl karşılığıyım diye düşünüyorum. Sen hala geçmiş 'ilk o başlattı' diyorsun ama hata bende. En başından seni bu işin içine sokmayacaktım. Psikolog'dan Mimar yaparsan anca böyle olur'' dedi ayıplanırca.
Yanlış anlamayın. Bu geleceğim hakkında ki korkuları yüzünden değildi. Bu sadece ruhu hasta olan mükemmellikçi bir insanın davranışlarıydı. Etrafında ki her şeyin mükemmel ve özel olmasını isteyen bir ruh!.
Bunu kim ister ki?
Bu söylediklerini umursamamaya çalışarak konuştum tekrar.
"Ben %30'u satın alırım" dedim gözlerinin içine bakarak "Günlerdir araştırıyorum..." diyerek yeri süpüren dosyama bakıp konuşmama devam ettim."Imza atmadıkları için her istedikleri maddeleri değiştirebilirler. En mantıklısı hisseyi benim satın almam.Böylece zararda kapanır"
Babam uzun konuşmamın ardından derin soluklar arasında konuştu. "Demek öyle.." dedi sesinde ki acı soğuklukla daha sonra ayağında ki kalın postallar ile etrafımda ağır hareketlerle tur attı.
"Demek sen satın alacaksın. Hah! ya itibarımız. O ne olacak"
Sesinde ki yakarış duvarlara vurduğunda yanağımda ki acı da tam olarak yerini almıştı. Sırada yüzümü tokatın etkisi ile saran saçlarım vardı.
Ağzımın içine yayılan meralik, o iğrenç tat ile kafamı yerden kaldırarak bir önce ki şekilde karşımda ki adama baktım.
Tek bir mimik oynatmadan karşımda ki duvarı izlerken beynimin komutu ile gözümden düşen bir yaş yanağımdan boynuma kadar uzun bir yol almıştı ama sorun değildi. Ben öğrenmiştim acıyı benimsemem gerektiğini. Gözlerimden akmaya devam eden göz yaşları beraberinde üst üste gelen bir çok tokatı ve uykusuz geçen geceleride getirmişti.
Üstelik hiçbir dersde almamıştım. Hala sevdiğim adam olmasına rağmen bir erkeğe bu denlice baş kaldırdığım için kendimle gurur duyuyordum. Duymayada uzun bir süre devam edicektim.
![](https://img.wattpad.com/cover/42687090-288-k860787.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çakma monalisa
Teen FictionNasıl bir şey ki bu alevlerin bile canı yanıyor. Kendi kendine mırıldanıyor şarkısını, dilinden düşmeyen bir adamı usul anlatıyor yağmurlara. Yalnızlığının içinde en büyük sırdaşı gökyüzü, ışıl ışıl parlayan yıldızları. Bir kız tanıdım gözyaşıyla...