Duman-Senden Daha Güzel
***
Genç adam sırtını kirli duvara yaslamış nefes nefeseydi. Bu gün olanlar bir türlü beyninden çıkmıyor, oyalıyordu onu. Ruhuna yapışmış kemiriyordu tüm benliğini. Buna rağmen derin bir nefes aldı. O sırada ateş gözleri karşısında ki dostuyla birleşti.
Melih
Ne zamandan beridir onu izlediğini bilmediği dostuna efsunlu bir bakış attı. Bu Rüzgar dilinde 'kafam karışık o yüzden bas git' deme şekliydi. Melih bunu çok iyi bilmesine rağmen umursamayarak oturdu genç adamın yanına. İki dostun arasında dört yaş vardı. Rüzgar Melih'i lisenin son yılından beri tanıyordu. Onu ilk bir kavgada, oturdukları semtin büyük abileri ile tartışırken görmüştü. Cesaretine hayran kalmış girmişti araya. Beraber yirmi kişilik bir grupla kavgaya tutuşmuş, az hasar alarak evlerine dönmüşlerdi. Melih o günden beridir yanında duran ilk insanla hayatını paylaşmış, kardeşi gibi görmüştü onu. Bu iki genci bir araya getiren abiler şimdilerde köşe bucak kaçıyorlardı onlardan.
Genç adam bunu hatırlamasıyla güldü sessizce. Beyni içkiden dolayı bulanıklaştığından, dengesiz davranıyordu. Buna rağmen yanında ki metal kutunun içinde ki biradan içerek hem beynini hemde boğazını serinletti. Rüzgar içtiği biranın verdiği hazzın içinde boğulurken mutluluğu çok sürmemişti. Ona doğru dönen arkadaşıyla bu son bulmuştu.
"Sence o mu?" dedi çekingen bir tavırla Melih. Rüzgar git gide uyuşan beyni ile onayladı dostunu. "O..." dedi ağzından çıkmaya çalışan kelimeler arasında. Son birkaç kelimeden sonra yarı açık gözleri kapanmıştı.
"Kardeşimin ölümüne sebep olan o"
* * *
Genç kadın göz yaşlarını sildi yüzünden. Saçlarını okşayan rüzgara çevirdi çehresini. Aheste aheste yağan yağmur damlalarını izledi. Her biri yere deymek için savaş veriyordu adeta.
Bu, mahzun ifadesinin yok olmasına neden olurken, yaptığı şeyi fark etmesi ile yüzünde ki gülümseme dondu. Yaşadığı o son olaylardan sonra sinir sistemi alt üst olmuştu.
Durduk yere kahkaha atıyor, ne zaman sıkılsa ağlıyordu. Aklına tanışma gününden sonra girdiği basın toplantısında yaşananlar gelince sessizce kıkırdadı. Yaptığı saçma konuşmayı örtmek için kameraların önünde kıvranan danışmana ağlayarak destek çıkmıştı. Babasından yediği ağır sözlerden hemen sonra bir hafta şirkete gitmemiş ve olanları unutmak için çabalayıp durmuştu.
Ancak bu kısa tatili bir hafta sürmüştü çünkü haftalardır geciken imzaların atılması için şirket bütün imza yetkililerini haberdar etmişti. İşte bunların arasında genç kadın da vardı.
Her şeyin yapılacağı o yere tekrar, üstelik kendi iradesiyle gideceği için biraz endişesi vardı.
Bir de Karanlığın Adamı'nın bu gün parka gelmemesi olaya tuz biber olmuştu.
Genç adam kulağında ki telefondan çıkan ardı ardına uyarı sesleri kesilince konuşmaya başladı.
"Mektubu aldım. Emeklerinin karşılığını alacaksın ama unutma. Bu benim oyunum ve 'o' sadece elimde ki değersiz bir piyon. Yanlış bir hamlende onu kullanmaktan çekinmem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çakma monalisa
Teen FictionNasıl bir şey ki bu alevlerin bile canı yanıyor. Kendi kendine mırıldanıyor şarkısını, dilinden düşmeyen bir adamı usul anlatıyor yağmurlara. Yalnızlığının içinde en büyük sırdaşı gökyüzü, ışıl ışıl parlayan yıldızları. Bir kız tanıdım gözyaşıyla...