Diğer gün Ünsal ile anlaştığımız gibi saat on da şirketin yanında ki kafede buluştuk. Ünsal'dan gelen teklif ile kahvaltı yaptığımızda az da olsa toplantıya gecikmiştik.
Nefes almak için durduğumda Ünsal'ın da ellerini dizlerine koymuş soluklanmaya çalıştığını gördüğümde kendimi kötü hissettim.
Peki, koşmak iyi bir fikir değildi.
Nefesim düzene girince yavaşça doğruldum. Kafamı kaldırıp Ünsal'a baktığımda beklentili gözler ile beni izlediğini fark ettim.Ona kafam ile toplantı odasını işaret ettikten sonra daha fazla vakit kaybetmeden yürümeye başladık. Yanımda benim aksime oldukça rahat olan Ünsal beni daha fazla geriyordu. Cidden bu kadar tecrübeli olma (ları) sı alehime bir bir işliyordu.
Toplantı odasının önünde durunca Ünsal'ın bana baktığını bilsem bile o tarafa dönmedim.
"Hazır mısın Nehir?"
Ismimi söylerken çıkan saçma sözcüklere gülmeyi sonraya saklayıp, kafamı onaylarca salladım.
Ünsal uzanıp kapının kolunu kavrayınca bende kapıyı tıklattım. Ünsal'ın yavaşça açtığı kapıdan onunla geçerken Karanlığın Adamı'nın ki gibi olmasa da bizim de odaya güzel bir giriş yaptığımızı düşündüm.
En azından Ünsal'ın.
Babamın merak ve sinir dolu bakışlarını umursamadan benim için ayrılan koltuğa oturup, yanımda ki koltuğa da Ünsal'ı oturttum.
Kısaca herkesin gözünde olan o soruyu ilk babam endişe ile sordu.
"Nehir kızım, bu genç de kim?"
Cümlesinden akan sinir ve kin kendini belli edercesine açıktı. Babama bakmayı bırakıp Ünsal'a döndüm.
"Bu genç baba, sirketimizin üçüncü ve son ortağı"
Babamın gözlerinde ki şaşkınlık ne kadar fazla ise Karanlığın Adamı'nın gözleride o kadar yoğundu.
"Bir ortağımız daha olucak? Hah!"
Babamın eğlenir gibi çıkan sesi bir tek birisini güldürmemişti, siz onu biliyorsunuz zaten.
"Evet baba hemde senin çok yakından tanıdığın birisi. Serhat abinin oğlu Ünsal. Bir hafta önce Fransa'dan döndü."
Babamın gözlerinde isimlendiremediğim bir duygu geçti. Mutluluk denebilir, bunu onun gözlerinde ilk defa görmüş oluyordum.
Babamdan eğlenir gibi çıkan kıkırtılardan başka kimseden bir ses çıkmıyordu. Sekreterini arayıp imza alanına yeni bir isim daha yerleştirmesini istediğinden on beş dakika sonra elimize ulaşmıştı. Herkesin bu iş için canı gönülden çalıştığı açıktı. Özellikle bu toplantıdan sonra babam.
O'nda ki bu değişimi kısa süreliğine görmezden gelerek Karanlığın Adam'ı ile ilgilendim. Ilgilenmekten kastım gözlerim kararıncaya kadar ona alttan alttan yan göz ile bakmaktı.
Ayağa kalkıp herkes ile selamlaşırken Karanlığın Adam'ının ve babamın konuşmalarını duydum.
"Basın toplantısı işi bu gün yattı. Ama yeni ortağımız Ünsal'ın daha değişik bir fikri var"
Karanlığın Adam'ı yine o ukala tavrını takındı. Bu sırada babam anlatmaya başlamıştı ki Ünsal'ın yanıma geldigini fark ettim.
"Babanla yemek yemeğe gidiyoruz"
Sırtımda ki çantanın kollarını biraz daha kavradım.
"Duydum... yanlız senin şu basın toplantısı hakkında başka bir fikrin varmış"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çakma monalisa
Teen FictionNasıl bir şey ki bu alevlerin bile canı yanıyor. Kendi kendine mırıldanıyor şarkısını, dilinden düşmeyen bir adamı usul anlatıyor yağmurlara. Yalnızlığının içinde en büyük sırdaşı gökyüzü, ışıl ışıl parlayan yıldızları. Bir kız tanıdım gözyaşıyla...