|13|

652 32 40
                                    

Uyandığımda saat 02.30'du. Daha 1 saat 10 dakika vardı. Hyunjin, koltuğunda oturmuş damarlı ve kemikli elleriyle açılan masada bilgisayarından bir şeyler yaziyordu. Ona baktığımı anlayinca başını çevirdi.

"Uyanmışsin. Aç olmalısın."

"Evet."

"Tamam, yardımcıya söyleyeceğim."

Telefonunu çıkardı ve birine mesaj atip geri masaya koydu.

"Oi! Trouxe uma coisa para o Sr. Félix. Torrada de camarão, suco e algumas frutas."

"Obrigado senhora."

"De nada, Sr. Hyunjin. Se precisar de alguma coisa, já volto."

Hyunjin tepsiyi benim önümdeki masaya koydu. Ben de koltuğu ayarlayıp dikeldim ve yemeye başladım.

"Beğendin mi? Karides tostu çok güzeldir. Ben de bunu seçmiştim yemek olarak"

"Ovot cok sovorom" (evet, çok severim.)

"Ağzındaki yemeği bitir."

Demesiyle yemeğimi bitirmiştim. Yemekten sonra çok sıkılmıştım. Sanırım uçakta yapabileceğim her türlü şeyi yapmıştım.

Sonunda bilgisayarı 50 dakika kala kapatmıştı hyunjin.

"Sıkılmışsin. Film izlemek ister misin?"

"OLUR!"

Yanına tekrar o kadın gelince galiba Portekiz dilinde bir seyler söyledi. Kadın da hemen 2 bardak buzlu kola ve patlamış mısır getirmişti. (ABİ AKLİMA QUARESMA GELDİ BEN DE DEDİM Kİ PORTEKİZCE OLSUN.)

Önümüzdeki büyük televizyondan rastgele bir film açıp izlemeye başlamıştık. Film kısaydı, 40 dakikalık bir Amerikan kızının hayatı ile ilgiliydi. Belgesel, aksiyon ne ararsanız içinde vardı diyebilirim.

Film bitince yanımıza kadın geldi. Valizleri aşağı indirdi.

"Vou levar sua bagagem para baixo. Então vou colocá-lo em um táxi e ir embora."

"Obrigado. Pegamos um táxi. Você pode sair agora mesmo."

"Ah! Obrigado."

Yolculuğumuz bitince kadın valizleri uçaktan indirip ayrılmıştı. Biz de şuan havalimanının içine girecektik.

"Bizi bir sürü izleyen, fotoğraf çeken olucak. Yüzünü kapatmaya ve elimi tutmaya çalış."

"T-tamam."

Elimden tutup kendine sert bir şekilde çekip içeri girmistik. Söylediği gibi her yerde öyle insanlar vardı.

Yüzümü oldukça iyi kapatmaya çalışmıştım ve başarılı olmuştuk. Havalimanının çıkışında bir araba bizi alıp otele götürmüştü.

"こんにちは。セリトホテルまで連れて行ってもらえますか?"

"もちろん!"

Japonca, Portekizce, ingilizce, Fransızca ve Korece! Vay canına, hyunjin gerçekten dil öğrenmede fabrika gibi çalışmış.

"Bu kadar dili nasıl öğrendin?"

"Yurtdışına hep çıkardım. İnsanlardan ve kendim öğrenerek öğrendim."

"Peki sadece 5 dil mi biliyorsun?"

"İtalyanca biraz biliyorum, Almanca da öyle."

"Ben sadece 2 dil biliyorum."

"Sıradan. Ben istedigim için böyleyim. Sen gayet yerindesin ama hep böyle dışarı çıkacağız. Yurt dışına. Dil öğrenimin için öğretmen ayarlamaliyim."

"Hayır"

"Öyle."

"İstemiyorum."

"Bunun bir önemi olduğunu sanmıyorum."

Uflayarak pencereden dışarı bakiyordum. Uzun binalar, kendini gösteriyordu. Biz de sonunda bu uzun binalardan birine girmiştik. Otopark, karanlıktı.

Sonunda hyunjin taksiye para verdi ve otelin asansörunden çıktık. Resepsiyondan birşeyler konuşup anahtarı aldı. Beraber otel odasına doğru çıktık.

Oda gayet geniş ve ferahti. Çift kişilik yatak, çalışma masası, televizyon ve etrafını süslemiş renk değiştirebilen LED ampuller ilk girdigimiz odadaydi.

Bir de banyo vardı iste. Sıradan ama geniş bir otel odası. Çalışma masasının orada olan pencere kendini gösteriyordu. Manzaradan baktığımızda ise karşısında park vardı.

"Beğendin mi?"

"Evet. Gayet güzell."

"Saat 04.56 uyuyalım mi yoksa kahvaltıya kadar uyanık mi kalalım?"

"Uykum var."

"Tamam."

Ben yatağa girip pencere tarafına dönmüştüm. O da yanıma yatıp yine her zamanki pozisyonu gerçekleştirmişti. Damarlı ve kemikli elleri belimde, nefesi ise ensemdeydi.

Red Lights | Hyunlix ficHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin