Valizler hazırlanmış şekilde kapının önünde duruyordu. 5 dakika kadar önce Hyunjin'in görevliyi çağırması ile valizleri otelin dışındaki arabanın bagajına taşımışlardı, ben de şimdi inecektim, Hyunjin'in gelmesini bekliyordum.
Hyunjin odaya girdi ve konuştu:
"Hazırlandıysan gidebiliriz, hm?"
"Hazırım, gidebiliriz."
"Güzel, elimi tut."
Elini uzatmasiyla onun elleri yanında minicik kalan ellerimi onun ellerini ısıtmak için kullandım. Elleri soğuktu dışarıya çıktığı için.
Arabaya beraber yürüdük. Arka koltuğa önce benim geçmemi sağladı. Daha sonra kendisi oturdu ve otel çalışanına bahşiş verdi.
Şoföre işaret yapınca şoför kafasıyla onayladı ve arabayi sürmeye başladı. Çok kısa bir yolculuktu. Hiç kimse hiçbir şey konusmamisti. Sanki sadece camlardaki yollar vardı. Onlardan başka birşey yokmuş gibi davranıldi.
Havaalanının önüne geldiğimizde kırmızı halılarda Hyunjin ile el ele yürüdük, içeri girdik. Paparazzilerin çekmediği an yoktu. Magazinlerde baş sayfalarda yer alacaktık.
Havaalanında hızlıca koşup uçağa bindik. Uçakta yerimizi aldığımızda derin bir nefes alma firsati elimize geçmişti.
"Yerimizi beğendin mi? Istediğin yere oturabiliriz."
"Farketmez, her koltuk aynı ne de olsa."
"Biraz bekle, bu bilginin yanlışlığı var. Kanıtlayacagim."
Kırmızı bir butona bastıktan sonra birkaç saniyede bir bayan geldi.
"Hazır mı?"
"Evet efendim, geçilebilir."
"Tamam, kalk Felix."
Ne oldugunu şaşırmıştım. Dur bı dakika! Yoksa bu mal fantazi odası mi yaptirdi? Olm uçakta bari yapmasın.
Uçak 2 katliydi. 2. Kata çıkıldığında bir koridor bizi karşılamıştı. Koridorda kanepe, oturma yerleri ve yemek masası vardı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kanepeye oturduğumda masanın üstündeki şaraplar karşılıyordu sizi. Üstünde özel bir marka vardı, hiç görmediğim pahalı bir markaya benziyordu.
Üstünde hw★ng yazan bir sürü çeşit çeşit içki vardı. Onlara özel bardaklar, çerezler de vardı. Bir yerde de magazin dergisi vardı.
Elime bir tanesini aldığımda kapakta hyunjin'in bir fotoğrafı olduğunu gördüm. Özellikle Versace yazısı çok dikkatimi çekti. En sevdiğim markalardan bir tanesi olan Versace...
"Bakıyorum beğendin." Kıkırdadi ve karşımdaki tekli koltuğa oturdu. Bir şarap bardağına içkiyi doldurdu ve tam içecekken bana sordu.
"İster misin?"
"Hayır, teşekürler."
Dergiye bakmakla meşguldüm. Böyle seyleri çok severdim. Magazin seven biriydim. İlgi alanlarımdan önemli bir tanesiydi.
"Magazine meraklısın."
"Evet, çok seviyordum."
"Şimdi de sevebilirsin. Neden eskiden olsun ki? Markamda çalışmak gibi mesela."
"Şarap ve içki markası mi? Ben magazinden bahsediyorum."
"Sadece bunlar değil. Bunlar büyükbabamin markası. Benim kendi markam var."
"Adı ne? Belki tanırım."
"Hjn."
Utandım çünkü gerçekten sevdiğim ve pahalı bir markaydı. Alışveriş merkezlerinde 1 tane şubeden fazlası vardı ve her merkezde vardı. Çok bilinen bir markaydı.
"Biliyorum, çok güzel bir markaydı ama çok pahalıydı."
"Hmm, teklifimi kabul ediyor musun? Markanın yıldızı olursun."
"Bilmiyorum, bir sürü markadan daha önce teklif gelmişti ve çalışmıştım. Belki bu da olur."
"O markaların hepsini gordum. O markaların hepsini kıskandım ve geçtim."
"Evet. Hem de 1 günde."
"O markaların hepsinin dergisi bende var. Şu yanındaki dolabin kilitli yerini anahtarla aç. Göreceksin sana ne kadar takıntılı olduğumu ve elde etmeye çalıştığımi."
Dolabin kilitli yerini metal anahtarla açtığımda sasmistim. Çıktığım her dergi onda vardı. Her markadan bir tane çıkardim ve incelemeye basladim.
Louis Vuitton, Gucci, Celine, Calvin Klein dahil hepsi elimdeydi şuan.
"Mükemmelsin, ama anlamıyorsun. Sana aşkımı yeniden sunuyorum Felix, kabul ediyor musun?"
"Takıntıli olmakla olmuyor. Hayır."
Ofladi, pufladi. Doğru kararı verdiğime emindim. Benim beklentimi sorgulamayın. Ben bir yemekte bana teklif edecek bir adam isterdim. Beni sonsuza dek kusurlarıma rağmen sevecek bir birey...
