|26|

200 17 2
                                    

Sabahın körüydü, kalktığımda esnedim ve aynada kendisine bakan siyah takım elbisesiyle duruyordu. Ona bakınca gülümsedi ve konuştu.

"Günaydın."

"Günaydın, sabah sabah nereye böyle?"

"Babamların cenazesi var."

Bunu, pek de tedirgin veya hüzünle söylememişti. Aksine, sıradan ve duygusuz bir beden gibiydi.

Yatakta düzelip ayağa kalktım, tuvalete gidip dişimi fırçaladım ve bir iki kez suratıma su serptim. Odaya geri döndüğümde yatağın üstüne oturmuş, telefonuna bakıyordu. Geldiğimi görünce kalktı ve dolaptan siyah ama bu sefer beyaz gömlekli bir takım elbiseydi. 

Askıyı elime aldığımda son kez baktım ve bu sefer bakışlarımı ona yönlendirdim.

"Babanlar ne zaman öldü ki?"

"1 hafta kadar önce, trafik kazasında ölmüşlerdi."

"Neden bana söylemedin ki?"

"Bahsetmeye gerek duymadım, ne de olsa önemsiz."

Alnıma dudaklarını değdirip bir öpücükk verdi.

"Hadi giyin, sonra babamın şirketine gideriz. Oranın yakınında bir restoran var, seni oraya götürürüm."

"Tamam..."

Odadan çıkınca kapıyı kapatmıştı, kıyafetlerimi değiştirdikten sonra kravatla bakışmıştım, nasıl bağlayacağımı bilmiyordum. Hep annem ya da hizmetçiler bağlardı.

Saçımı tarayıp düzelttikten sonra aşağı indim. Hyunjin, kravatı görünce sırıtmış, ellerini boynuma getirmiş ve oradan, parmağını okşayarak indirmişti. Kravatı bağladıktan sonra elimi sıkıca tuttu. 

﹥*:ꔫ:*+゚

20 dakikaya yakın bir seyahatten sonra, cenazeye gelmiştik. Orada da fazla kalmamıştık, hızlıca şirkete doğru ilerlemiştik.

Hyunjin, müdür olmak için birkaç imzadan sonra koltukta sıkılmış olarak oturan ve telefondan bir oyun oynayan bana bakmıştı, dudaklarını aralamış ve dudağını ısırmıştı. 

Yanındaki adam imzadan sonra saygıyla eğilip odadan çıkınca, Hyunjin kapıyı kapatmış ve kilidi çevirmişti. Yavaş adımlarla yanıma geldi, ve telefonu kapatıp cebine koydu. 

Ona bakakalmışken yanımdaki koltuğa oturdu. Ben ise kalkıp kucağına oturdum, ellerimi yanaklarına aldım. o ise bir elini uyluğumdaydı, ara sıra bacağımın arasını okşuyordu; diğer eli ise belimdeydi ve ara sır kalçama kayıyor ve sıkıyordu.

Dudaklarımı onunkine yaklaştırıp sert bir öpücük başlatırken alt dudağımı dişlerinin arasında eziyordu. Dili ağzımın içinde bir keşif yapıyor, benimkiyle oyun oynuyordu.

İki elini de kalçama aldığında sıkmasını arttırmıştı, hapsedilmiş bir mahkum gibi tutuyordu. 

Bir süre sonra dudaklarımızı nefessiz kaldığımız için ayırmak zorunda kalmıştık.

"Bunu evde devam edeceğiz."

"Hyunjin..."

"Bu bir emir."

Ayağa kalktığımda kravatını düzeltmişti. Elimi sıkıca tuttu ve binanın dışına yürüttü.

Red Lights | Hyunlix ficHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin