7

59 4 0
                                    

Yorumlarınız için sabırsızlanıyorum... İlham eksikliği çektiğim şu dönemde hangi kafayla yazdığımı bilmediğim ama romantikliği yüzünden bunalıma girdiğim bir bölüm olmuş olabilir, kınamayın başınıza gelmesin... Ühühühühühühühühühühühühühüühhü. Neyse iyi okumalar efenim~

-Şıp şıp su sesi dum blop blop water sound--

Chanyeol alarm sesini duyduğu gibi telefona uzanıp kapatmıştı. Sinirleri bozulmuştu çünkü uyandığı ev kendi evi değildi. Annesiyle uyandığı ev değildi. Penceresinden sevdiği genci gördüğü ev değildi. Zaten mental olarak çöktüğünü hissederken bir de üzerine babasının zorlamaları ve sıkıştırmalarıyla uğraşıyordu. Artık o adam sanki babası değildi, onu büyüten kişi değildi. Chanyeol, her zaman babasının onlara karşı bir adım geride durduğunu hissediyor, biliyor ve son zamanlarda da çok net görüyordu. Artık yanında istediği birkaç kişi vardı ve Chanyeol babasının yanında olmamasına üzülmeyeceğini düşünüyordu. Gözlerini tavana dikmiş babasıyla arasında geçenleri, annesini ve burnunda tüten genci düşündü. İçinden çıkamadığını hissederken odanın kapısı bir anda açılmıştı.

"Chanyeol! Uyanmışsın, hadi kahvaltıya."

Babası ona cevap verme fırsatı bile tanımadan çıktığında Chanyeol da yataktan kalkarak üzerini giyinmişti. Kısa sürede toparlandığında hala içinde annesini yalnız bırakmış olmanın verdiği ağırlık vardı. Tabii tam bu sırada da Baekhyun yetişmişti imdadına. Çünkü dün Baekhyun onu aramış ve Chanyeol'a endişe etmemesini, çünkü annesini onlarda kalması için ikna ettiğini söylemişti. Baekhyun'un gerçekten altın gibi bir kalbi vardı. Chanyeol düşündükleri yüzünden gülümserken aynanın karşısında saçlarını düzeltiyordu. Derin bir nefes alıp odadan çıkmak için çantasına yöneldi ve sırtına geçirip salona indi. Hemen kapıya yürüyüp montunu almış ve ayakkabılarını giymeye başlamıştı. Babası onu fark ettiğinde masadan kalkarak yanına gelmişti. Chanyeol çok gerilmişti ama belli etmedi.

"Nereye?"

"Evime gidiyorum."

Babası, yeni ailesinin önünde sakin kalmak isteyerek dişlerinin arasından konuştu.

"Evindesin zaten ve hemen şimdi salona geçip kahvaltını yap. Bu yaptığın terbiyesizlik için de özür dile, hemen."

"Burası benim evim değil, annemin olduğu yer benim evim ve şimdi de evime gidiyorum."

Chanyeol babasının cevap vermesine bile izin vermeden kapıyı çarpıp çıkmış ve Baekhyun'ların evine yol almıştı.

.

"Chanyeol..."

"Baekkie"

Baekhyun, çalan kapıyı koşarak açmaya gittiğinde anneler gülümsüyordu mutlulukla. Baekhyun ise kapıda adını böyle tatlı bir şekilde söyleyen adama sarılmamak için kendini zor tutmuştu. Gün geçtikçe daha da mı yakışıklı oluyordu bu adam?

"Hoş geldin."

"Hoş buldum."

Baekhyun içerideki ailesi yüzünden sessizce kapıyı kapatmıştı Chanyeol girdikten sonra. Sarılmak, tepki vermek istemişti ama kimsenin dilinden düşmezdi bu sefer. Herkes sonunda kahvaltı masasına geçtiğinde Chanyeol, sevdiği gencin karşısına geçmişti. Baekhyun'un bakışları altında kalp krizine ramak kaldığını hissederken ona gözleriyle yanını işaret etmişti. Baekhyun da kaşlarını reddedercesine yukarı kaldırmış ve ailesini göstermişti. Chanyeol, yine Baekhyun'un ellerini yüzünde istiyordu. Yine gülüşleri kalbini durdursun, yine kahkahaları kulaklarına ulaşsın istiyordu ama Baekhyun dur diyorsa durmalıydı. Gerçi en son kafede baş başa kalmış, sohbet etmiş, vakit geçirmişlerdi. Chanyeol'un kısacık molası ve Baekhyun'un yeni diş telleriyle orada olması ikisi için de imtihan gibiydi. Baekhyun diş telleri yüzünden konuşamamaktan şikayetçiydi, Chanyeol da molası yüzünden. Tabii şuan şükrediyordu, çünkü hafta sonuydu.

The Dentist - ChanBaek -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin