Lunapark

1.5K 211 64
                                    

Hani bazı anlar olurdu ya,saatlerce boş boş duvarı seyrettiğiniz,konuşmaya bile gücünüzün olmadığı... İçinizdeki kederin sizi yiyip bitirdiği.

İşte tam da böyle bir anda, yapayalnızdım. Sessizliğin elleri boynumdaydı,beni boğuyordu. Boğazımdaki yumru bir türlü dinmek bilmiyordu.

Her şey terk etmişti beni. Tanrı bile...

Saatlerdir yaptığım tek şey oturmaktı. Yalnızca bunu yapabiliyordum. Belki de Subay'ı bekliyordum içten içe, bilmiyordum... Ama o çoktan gitmişti. Kalmaya gururu yetmemişti ki, biliyordum. Şimdi saklanacak bir delik arıyordu.

Gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım. Odadaki yoğun hastane kokusu ciğerlerime dolarken onun bunu nasıl yaptığını sorguladım kendi içimde.

Tahminlerim beni ondan kaçmaya zorluyordu.

Onun Diana'yı kendi elleriyle öldürmüş olabileceği gerçeğini sindiremiyordum.

Gerçi neden olmasındı ki,Diana ağır Majör Depresif Bozukluk hastasıydı. O ise,akıl hastanesindeki neredeyse tüm hastaları öldüren bir katildi. Diana'yı bulmuş olmalıydı. Sonra ise...

Saatlerden beri durmuş olan gözyaşlarım yeniden yanağımla buluştu. Hafifleyen kalp ağrım etkisini tekrar gösterdiğindeyse,sedyeden kalktım.

Biraz hava almak istiyordum. Bu yüzden hızlıca hastane terliklerini ayağıma geçirdim ve duvardan destek alıp ayağa kalktım.

Duvara yaslanarak kapıya kadar geldim ve dışarıya çıktım. Yine destek alarak yürümeye devam edip karşımdaki asansörlere ilerlemeye başladım. Her adımımda nefes nefese kalıyor,daha çok gözyaşı akıtıyordum.

"Olmuyor..."

Kesik kesik söylediğim sözcük dudaklarımda kurudu. Derince bir nefes alıp yoluma devam etmeye çalıştım.

Belki de normal bir zamanda olsa o asansörlere olan mesafe bana birkaç saniyelik gelirdi. Ancak şimdi bir adımım bile o süreden uzundu.

Gözlerimi kısıp tüm gücümü kullandım. Art arda birkaç adım attım. Ardından tekrar bacağımı kaldırıp birkaç santim daha ilerlemeye çalıştım. Ama olmadı. Bir anda tüm gücüm tükendiğinde duvara yaslandım. Gözlerimi kapayıp usulca birkaç damla yaş döktüm. Sessizce akıttım zehrimi.

Sonra yavaşça yaslandığım duvarın önüne oturdum. Tam önümden geçip giden insanlar bana garipçe bakarken dizlerimi karnıma çekip başımı da diz kapaklarıma yasladım.

"Uyumak istiyorum..."

Rahatsızca mırıldanıp üşüyen kollarımı birbirine doladım. Kafamı rahatlatmak için yatmaya çalıştım. Birkaç dakika boyunca sadece bunun için uğraştım ama olmadı. Aksine daha çok ağlıyordum.

Kafamda çınlayan sesi beni öldürüyordu. Bana her baba deyişi,sarılışı,küçücük elleriyle çizdiği o güzel resimleri... O yaşamayı hak ediyordu. Ölmek için fazla küçüktü benim kızım. Değil mi?

Yaşaması gereken heyecanlar,gezmesi gereken yerler,okuması gereken kitaplar ve dinlemesi gereken şarkılar vardı.

Hem daha tutmadığım bir sözüm vardı ona karşı.

Lunaparka gitmek.

Hep lunaparkı çizen bir çocuktu o. Bir dönme dolabının en tepesinde gülen ben ve o vardık resimlerinde.

Lunaparka gitmeyi çok isterdi. Tıpkı o çizimlerde olduğu gibi eğlenmeyi,gülmeyi isterdi.

Ona söz vermiştim. "Bir gün lunaparka gideceğiz," demiştim. Şimdi nasıl olurdu da sözümü tutmazdım? Bir kere kahramanlar sözünü tutmaz mıydı?

Mr. SchizophrenicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin