(Jungkook'dan)
Hiçbir şey hissetmiyordum.
Ne içtiğim sigarayı,ne aldığım nefesi,ne de tenime çarpan soğuk rüzgârı...
Sadece bir yanlışın kurbanı oluşumun sessiz ezgisini duyuyordum.
İçimde çalan keder çanları,bana her şeyin düzeleceğini fısıldasa da umut bana uğramıyordu.
Herkes tarafından yanlış anlaşılmıştım. Bu doğduğum günden beri böyleydi. Ben daha ilk doğduğum gün ailesi tarafından anlaşılmamış,bir çöplüğün kenarına bırakılmıştım.
Hayatım,orada başlamıştı. Annemin tek gecelik ilişkisinin meyvesi olarak doğmuş,bir çöplük kenarında ölüme terk edilmiş,ve sonrasında bir yurda alınmıştım.
Daha küçücük bir çocukken bile yurttaki güvenliğin silahını çalacak türden biriydim. Ve o zaman kimse beni fark etmemişti. Herkes susmayı seçmişti.
Ben içten içe kendimi yiyip bitirirken herkes susmuştu.
Yılbaşı gecesi herkes ailesi ile eğlenirken,ben annemi arardım hep. Ve yine herkes susardı.
Kimse beni tutup "annen geri gelmeyecek" demezdi. Fakat şimdi ben bunu kendi kendime diyebiliyordum.
"Annen geri gelmeyecek."
Sözler dudaklarımda asılı kalıyordu. Çünkü bir anne,tüm hayatımı değiştirebilirdi. Ya da bir baba...
Hiçbir zaman aile nedir bilmemiştim. Gerçi bilmek istediğim de söylenemezdi. Çünkü tek tabanca olmak,her zaman en iyisiydi.
Tabii buna Taehyung'u ekleyemezdim. Çünkü o her şeyin dışındaydı. Belki farkında değildi ama,ona asla zarar veremezdim.
Ve o,şimdi beni suçluyor,kızını öldürdüğümü söyleyip duruyordu. Ben ise sadece susuyordum. Çünkü sinirini birinden çıkarmalıydı ve bu kişi ben olacaksam,seve seve her şeye katlanırdım.
İşin aslı,Diana'nın öz babası Edwin'di. Ve onun ölümünden sonra kızı her ne kadar etkilenmediğini söylese de içten içe kötü hissediyordu, biliyordum. Çünkü onun hastalığı tam olarak buydu. Dıştan oldukça iyi görünse de içinde fırtınalar kopuyordu. Belki daha küçüktü ama geçirdiği atak onu hayattan koparacak kadar da güçlüydü.
Bir manik atak onu öldürmüştü. Ben değil.
Fakat bir şekilde de olsa buna sebep olmuştum. Bu yüzden kendimi hiç olmadığı kadar çaresiz hissediyordum.
Belki de bu yüzden bu güzel yere gelmiştim...
Etrafıma bakarak dudağımı büzdüm. Reyonlar arasında ilerleyip yanımdaki çalışana birkaç tekdüze soru sordum. Ve sonra,özel cam kapsüllerden birini açıp içindeki ölümcül silahı avucuma aldım.
"Elinizde tuttuğunuz silah K2 45. Dünyanın en yüksek mermi kapasitesine sahip 45 kalibre tabancası."
Çalışanın kısa açıklamasına başımı salladım.
"Alıyorum."
Derhal başını sallayıp özenle silahı paketlemek için elimden aldı. Bense dudağımın tek kenarını yukarı kıvırıp etrafımı incelemeye başladım.
Burası,tüm yeraltında bilinen büyük bir mühimmat deposuydu. Dünya'nın en nadide silahları burada özenle korunur,seçilmiş sahipleri tarafından bir gün satın alınırdı.
İlk kez buraya geldiğim gün,daha on yedi yaşında bir gençken, tüm yeraltına kafa tutmuştum.
Çünkü benim görevim onları içten çürütmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. Schizophrenic
FanfictionBir gece ansızın kaldığı akıl hastanesinden firar eden Kim Taehyung,yolda giderken o hastaneden kaçanları öldürmekle görevli olan cani subay Jeon Jungkook ile karşılaşmıştı... tk' 261023