baban...

420 44 42
                                    

🐅🐆🦒🐎🐈🐪🐫🐥🐣🐠🐝🦂

XIV

Şimdi durum şöyleydi: Cenan şok içinde kalsa da Yılmaz'ı içeriye davet etmiş, kendisine yer bulan adamın hemen karşısına doğru kurulmuştu. Yılmaz karşısında rahatsız olduğu belli olan bir şekilde oturan adama göre çok rahat hatta bir arkadaşına havadan sudan muhabbet etmeye gelmiş kadar rahat oturmuştu.

Cenan hiçbir zaman kendini Yılmaz ile tek başına kaldığı o andan daha kötü ve rahatsız hissetmemişti.

Cenan karşısındaki adam konuşana kadar konuşma konusunda kararsızdı. Şöyle ki adam kendisine öyle bir bakıyordu ki Cenan 'a' dese bir gözü şişecekti, 'b' dese üstüne atlayıp şamar manyağı edecekti.

O yüzden biraz daha beklemişti.

Ardından sessizliği bozma kararına varan Yılmaz direkt konuya dalmak isteyerek "2 haftadır Arif'le konuştuğunu, birbirinizden haber aldığınızı biliyorum." demişti, tek nefeste.

Cenan bir şey diyememişti. Sadece Yılmaz yüzüne bakmasa da kafasını sallamıştı onaylar şekilde.

"Yanlış bulduğumdan değil ki zaten Arif açıkladı, açıklayacağı kadar. Arif'i ilk defa böyle gördüm ben." Şimdi ise Yılmaz Cenan'ın gözlerinin içine dimdik bakıyordu. Hayret ettiği bakışlarından anlaşılıyordu. "Ben kardeşimin homofobik olduğunu hatta o taraklarda bezi olmadığını düşünüyordum ama o 'Cenan çok farklı. Hissedemeyeceğim şeyleri hissediyorum onunla.' dediğinde hiç olmadığım kadar şaşırdım." Yılmaz karşısındaki adamın belli olan bir gurur ifadesine büründüğünü gördüğünde gülmeden edememişti.

Cenan afallamıştı tabii ki. Yılmaz'ı gördü göreli ilk defa güldüğünü görüyordu. "Neden güldün abi?" Afallamışlığın ve biraz da Yılmaz'dan çekinmenin verdiği şey ile sesi azıcık kısık çıkmıştı.

"Oğlum Arif'de sevilecek ne buldun acaba?" Tamamen alayla konuştuğunda Cenan içinin rahatlaması ile hafifçe gülmüştü. "Arif'de sevilmeyecek ne var be abi? Yüzüne baksam bile bir sürü neden bulurum." Cenan yüzündeki sırıtmasına engel olamadan konuşmuştu.

Yılmaz bir süre sustuktan sonrasında gözleri kısık bir şekilde Cenan'a bakmıştı. Bir şeyler düşündüğü belliydi. "Seni çok dinledim Arif'ten. Artık o da ne kadarını biliyorsa anlattı bana ama gördüm ben. Gözü parıldıyordu ulan anlatırken. Beni böyle anlatmaz birine." Yılmaz konuştukça o kardeşinde gördüğü parıltıların Cenan'da da kendini gösterdiğini fark etmişti.

"Etrafımda görene kadar homofobiktim. Hâlâ öyle diyebiliriz çünkü iyi bakmıyorum bu şeye, yani nasıl bir şeyse. Sakın cahil de deme, alakası yok. Neyse söz konusu kardeşim olunca akan sular durur benim için." dedi, ardından duraksadı. Gözleri önündeki sehpanın üzerine gittiğinde hiç yabancılık çekmeden sürahiden bir bardak su doldurdu kendine.

Eli sürahiye gittiği o anda Cenan'ın da elini uzatıp sürahinin kulpundan tutması gözünden kaçmamıştı Yılmaz'ın. Yılmaz hiç unutmazdı böyle küçük ama bir insan için o kadar da önemi olabilecek anları.

Suyunu içtikten sonra devam etmişti konuşmaya. Cenan ise sabırla ve heyecanla dinlemişti.

"Ben bu zamana kadar belki de Arif'e iyi bir abi olamadım. Bilmiyorum, zor şartlar oldu. Para yetiremedim okuluna, kavga ettik. Annemiz hastalandı, kavga ettik. Babamızı kaybettik, kavga ettik. Sigara vurdu ağzına, kavga ettik. Sarhoş geldi eve, kavga ettik. Sadece benim gibi olmasın, benden daha iyi hayat yaşasın diye uğraşırken bilmeden zehir ettim belki de hayatı ona. Abilik görevi adı altında kafeste büyüttüm onu..." Ağır bir pişmanlık duygusuyla sayıkladığı şeyler arasından Cenan, çok iyi dinlese de sadece bir şey çok dikkatini çekti.

bu sefer buldum oğlum seni Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin