"Hmm, o zaman yatağına geç ve benim gözümün önünde çıplak bir şekilde kendine mastürbasyon çek."
"N-ne?!" Dedim gözlerim irileşirken. Ne yani görünmez birinin önünde kendime mi dokunacaktım? Delilik.
"Beni duydun." Demişti yine o ses. Cidden ben kesin delirmiştim. Kesinlikle bunu yapmayacaktım.
Bir dakika! Ayaklarım kendi kendine yatağıma gidiyordu! Aman Tanrım!Tanrım! Yatağıma kendi isteğim dışında bir o kadar da kendi isteğimle-ayaklarımla- gidiyordum!
Yatağın üstüne çıktığım gibi elim altımdaki pijamanın lastiklerine gitti
Ne yapıyorsun Jungkook?Ne yapıyorum ben? Kesinlikle bunu bana o yaptırıyordu kesinlikle. Yoksa ben asla böyle bir şeyi kendi isteğimle yapmazdım Tanrı aşkına!
Kemerimi açtıktan sonra zihnime bir ses doldu: arala o güzel bacakları.
Ama ben konuşamıyordum ağzımı konuşmak için bir hamlede de bulunmuyordum. Delirmiştim.
Elimi boxerimin içine daldırıp penisimin başını tuttum.
Siktir!
Sertleşmiştim. Sikeyim sertleşmiştim.
"Ohh, baksana tek dokunuşumda taş gibi olmuşsun bebeğim. Hadi benim için inle!" Dedi derin ses. Ona karşılık veremiyordum konuşamıyordum.
Sadece bir robot gibi kendimi çekiyordum. Her dokunuşumda deliğim kasılıp gevşiyor ihtiyaçla inliyordum.
"Ahhh, ohhh." Konuşmak için aralanamyan ağzım inlerken açılmıştı.
Sanki sadece inlememi istermiş gibi...
"Adımla inle, Kim Taehyung diye inle!" Dedi adını yeni öğrendiğim Kim Taehyung.
Sanki bu bir itaatkâr misali dediği şeyleri yapıyordum, yapmak zorundaymış gibi.
"Ahhh Kim Taehyung, ohhh." Diye ihtiyaçla inledim. Sesi bile insanı ıslatabilecek cinstendi.
"Ohhh, Tae-taehyung..."
"Sikeyim, seni sikeyim Jeon."
Gözümü açtığımda, ne kendimi çekiyordum ne inliyordum.
Yatağımda saçlarım ıslak bir şekilde uyuyakalmıştım.
O olanlar bir rüyadan ibaret miydi? Ben ne yaşıyordum? Artık cidden delirdiğimi hissetmiştim en yakın zamanda bir psikolog desteği alacaktım. Hatta şimdi alsam iyi ederdim Tanrı aşkına bu saçmalık da neyin nesiydi? Ben kaç gündür böyle saçma rüyalar(?) Görüyordum. Hepsi de çok gerçekçiydi. Artık neyin rüya neyin gerçek olduğundan şüphe etmeye başlıyordum.
Hemen bilgisayarımı alıp koltukta oturu pozisyona gelmiştim.
Arama motoruna girip en iyi psikologlara bakmaya başlamıştım. Buraya en yakın olanını bulup randevu alacaktım.
Aramalarım sonucu ormanın içinde ve evime çok uzak olmayan bir mesafede bir psikolog kliniği bulmuştum. Numarasını alıp randevu aldıktan sonra kapatmıştım.
Yarın akşam 20:00'de orda olmam lazımdı. Gidip psikoloğa her şeyi anlatıp bir çözüm veya bir ilaç vermesini isteyecektim. Cidden bu kabuslardan bakmıştım.
_
Ertesi gün|
Sabah uyanıp rutin işlerimi yaptıktan sonra kahvaltımı yapmıştım. Sonra bulaşıkları ve ev temizliğini müzik eşliğinde yapmış, kendime bir kahve yapıp biraz kitap okumuştum.
Öğlen olunca acıkınca kendime hafif bir şeyler hazırladıktan Netflix'den sevdiğim bir diziyi açıp bir kaç bölüm izlemiştim.
O kadar oturmuştum ki artık oturmaktan belim ağrımıştı.Randevu saatine bir saat kaldığını gördüğümde de her şeyi toplayıp odama çıkmış banyo almıştım. Sonra üstüme kalın bir şeyler giyinip evden çıkmıştım.
Şimdi de arabamla, navigasyonu açmış bir şekilde kliniği bulmaya çalışıyordum. Bulacağımı umuyordum.
"Üç metre sonra sağa dönün." Navigasyondaki kadının dediğine göre üç metre sonra sağa döndüğümde önüme aniden bir hayvan geçmiş ve arabanın ön kaputuna ani bir şekilde çarpmıştı, ne kadar frene bassam da çarpmıştım...
"Tanrım..." Hızlıca arabadan inip karanlık orman yoluna çıkıp arabanın farları sayesinde hayvanın yanına gitmiştim. Çok küçük bir tavşana çarpmıştım. Tavşanı o şekilde gördüğümde için cız etmişti resmen. Refleks ile elimi kaldırıp tavşanın başına dokunduğum anda tavşan bir anda çok tiz bir ses ile ciyaklayarak bir anda ayağa kalkıp kaçmıştı. Ben onun sesinden şok olmuşken o ortadan yok olmuştu bile.
Bir kaç saniye şoku atlattıktan sonra
"Ne yaşadım ben az önce amına koyayım." Diyerek arabama doğru ilerledim._
20 dakikanın sonunda iki katlı beyaz bir binanın önünde durmuştum.
"Hedefe ulaştınız." Navigasyondaki kadın bunu söylemişti.
"Şükürler olsun bir an hiç varamayacağım sanmıştım." Diyerek kemerimi çözüp arabadan indim.Kliniğin çevresinde bir kaç tane cılız beyaz ışık vardı ve karşısında da karanlık bir orman. Etrefta kimse yoktu ıssızdı, burdan baktığımda binada da ışık görünmüyor gibiydi.
Ve burası çok ürperticiydi.Binaya biraz daha yaklaştığımda bir pencerede ışık gördüm.
Sanırım benim doktorum tek kalmış olmalıydı. Çünkü binada başka ışık yoktu.Binaya girdiğimde, ne bir danışma, ne bana yardım edecek biri vardı. Sanki burada insanlar çalışmıyor gibiydi. Aldığım randevudaki odayı aramak için kendim uğraşacağım gibi gözüküyordu.
Mecbur tek tek kapı numaralarına bakacaktım.
Doktor Kim ve 23. Numaralı oda.
Bulmuştum. Oh bee.
Kapıyı tıklattım ama içeriden her hangi bir komut gelmedi.
Tekrar çaldım, ama yine bir komut gelmedi ben de yavaşta kapı kolunu indirip içeriye girdim.Gözlerim direkt masaya kaydığında içeride biri vardı ama sandalyesi pencereye dönük ve ormanlık alana bakıyordu. Peki ya kapıyı çaldığımda neden cevap vermemişti?
"Efendim girebilir miyim?" Dedim çekimceyle.
Boğazını temizledi ve "tabii tabii, buyrun dedi. Ama hâlâ arkasını dönme gibi bir girişimde bulunmamıştı.
"Doktor Kim, öyle değil mi?" Dedim. Bir zahmet bana dönsün amına koyayım.
"Evet." Dedi ve arkasına döndü. Saçı siyah, dalgalı ve ortadan ikiye ayrılmış bir şekilde anlına dökülmüştü. Yanık tenli ve yakışıklı biriydi. "Hoşgeldiniz Bay Jeon." Dedi ve elini uzattı, hemen uzanıp elini tutup sıktım. "Hoşbuldum bay Kim."
"Başlayalı- öhöm, başlayalım seansa."
Bu ses?
******
ARKADAŞLAR 7288373 SONRA Bİ BÖLÜM ATTJM SKPSLKF
NEYSE OY VE BOL BOL YORUM YAPIN
ÖPENZİİİ💋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE HOME | Taekook
ФэнтезиJungkook, zengin ailesinden kaçıp ıssız bir deniz kenarında ev tutmaya karar verir ama o evin 1987'de katil, uyuşturucu baronu Kim Taehyung'un evi olduğundan haberi yoktur. "kimsin?!" "evin sahibi."