"Dilay kızım hadi uyan. Herkes kahvaltıya inmeye başladı."
Evet, o günden sonra bir daha annemin göğsünde uyuyamayacağımı sanarken Efken sayesinde yine anneme kavuşmuştum. Doğumumda da öyle olmuştu. Baran amca beni kurtarmıştı ama aslında Efken de başroldeydi. O haber vermiş herkese. Annem söylemişti o gün 'benim bebeğim geliyor' diye sevinçle bağırıp duruyormuș. O zaman küçücük bir çocuktu ve beni onun bebeği diye töreleri așılamıșlardı ona. Tabi ki kendi annesi töreleri anlatırken benim annem ise gerçekleri anlatmıştı. Ve Efkense o güzel yüreğiyle doğru olan yolu seçmişti.
"Tamam annecim." dedim ve esneyerek kalktım.
Annem yanıma geldi ve alnıma öpücük kondurdu.
"Hayatım. Evet sen benim hayatımsın. Dilayım, güzel kızım. İyi ki bana geldin. Sen geldin her şey güzelleşti. Her şeyi kendin gibi güzelleştirdin. Mucize kızım benim. İyi ki doğdun, iyi ki benim kızımsın. Seneler önce senin kız olduğun haberini alınca üzülmüştüm. Seninde kaderin bu acımasız törelere kurban edilen kızlar gibi olacak diye korkuyordum çünkü. Ama görüyorum ki boşuna üzülmüşüm. İyi ki benim bir kızım olmuş, iyi ki sen gelmişsin bana. Seni çok seviyorum biriciğim." dedi ve sarıldı. Bende ona sarıldım. Çok mutluyduk.
"Canım annem bende seni çok seviyorum. Her şeyi daha da güzelleştireceğim. Söz veriyorum."
"Biliyorum kızım."
Komidinin çekmecesinden pembe bir hediye kutusu çıkardı. Açtı ve bana uzattı. Pembe kalpli bir kolye vardı. Dışı koyu pembe içi ise toz pembeyi ve simli su vardı. Çok güzel bir kolyeydi.
"Kızım hediye alamamıștım. Aceleyle buraya gelince bir dükkanda gördüm ve aldım. Umarım beğenirsin."
"Annecim bu çok güzel. Çok teşekkür ederim."
"Rica ederim bebeğim. Hadi kalkıp hazırlanalım."
"Tamam annecim."
Dün gece çok güzeldi. Üzerimde tatlı bir yorgunluk vardı ve o yorgunluğu annemin göğsünde yatarak atmıştım. Bugün daha dinç bir şekilde uyanmıştım. Yine o şehire dönüyorduk. Töre kabusunun olduğu Mardin'e. Bu sefer mutsuz bir şekilde olmayacaktı. Her şey çok güzel olacak.
Banyoya gittim ve hızlıca bir duș aldım. İhtiyaçlarımı karşıladım. Saçlarımı kuruttum. Hava sıcaktı. Gardırobu açtım. Yazlık elbiselere baktım. Balon kol, koyu pembe, çiçekli bir elbiseyi alıp giyindim. Çok güzeldi. Diz kapağımın biraz altındaydı. Zaten kısa olsa aşiret izin vermezdi. Kendilerini çok namuslu sanıyorlar ya. Tamam Dilay sinir yok bundan sonra. Altına toz pembe bir spor ayakkabı giyindim. Saçlarımı kıvırcık yaptım ve tepeden bağladım. İki tutamını da yüzüme doğru saldım. Pembemsi hafif makyajım ve annemin aldığı pembe kalpli kolyemi de takınca tamamdım. Çok güzel olmuştum. Dün yüzük takılmamıștı. Demekki Mardinde olacaktı isteme, nişan falan.
Annemin kaçmadan önce verdiği beyaz küçük kol çantası hala yanımdaydı ve yanımdan ayırmıyordum. Onu da koluma taktım ve annemle yukarı çıkmak için asansöre doğru gitmeye başladık. Otelin restoranında bütün herkesle hep birlikte bir kahvaltı yapılacaktı. Sonrasında yola çıkılacaktı. Birkaç gün sonra bizden çarşaf isteyeceklerdi. Ama biz Efkenle bu konuyu konuşmuyorduk. Ne o konuyu açıyordu ne de ben.
Ne olacaktı bilmiyorum. Gerçi isteme, nişan olmadan çarşaf istenir mi onu da bilmiyorum. Bunların kendileri gibi her şeyi ters. Önce evlendirip sonra istiyorlar. Allahım ya.Asansöre binerken Efken de bize doğru geliyordu onu bekledik. Elinde bir kutu vardı.
"Günaydın." dedi ve gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berdel'in Mucizesi
Teen Fiction~~~ Bir insanın kaderini kendini adam sanan iki üç şeref yoksunu değiştirebilir mi? Evet burada öyle. Herkes kölelik kalktı sansa da kölelik hala devam ediyor bir nevi. Tek fark kölelerin sadece kadınlardan olması. Bu acımasız törelerin olduğu meml...