1

338 44 22
                                    




Sevdiği adam ve çocukları ile geçen üç ay.

Bu üç ayın ne kadar çabuk geçtiğini anlamamıştı bile. Uykusuz kaldığı geceler, sevdikleri ile geçirdiği gündüzler...
sevdiği adam, üç çocuğu ve en yakını sayılan insanlar ile geçirdiği dolu dolu üç ay.
Zaman hızla akıp gidiyordu.

Dünyanın diğer ülkelerinde yaz aylarına giriş yapmaya başlanmış olsa da kaldıkları yerde buzlar henüz çözünmeye başlamamıştı. Rusya'nın dondurucu soğuğu yavaş yavaş etkisini yitiriyor olsa bile havalar hala oldukça soğuktu ve bir süre daha böyle devam edecek gibi duruyordu.

"Ahh, odunlar yine bitti." diye kendi kendine sızlanıp tahta sepeti elleri arasına aldı, dış kapıya doğru adımladı Hyuck. Kısa süreliğine dışarı çıkacağı için üzerine montunu alma gereği duymadan ayakkabılarını ayaklarına geçirdiği sırada omuzlarına binen ağırlıkla kafasını kaldırdı hızla.

"Üzerine bir şey giymeden çıkmaman gerektiğini daha kaç kere söyleyeceğim acaba?" diye tatlı bir sinirle konuşan bedene en büyük gülümsemesini sundu. Gülüşünün üzerine bırakılan öpücükle bir anlığına afallasa da hemen karşılık verdi dudakları üzerindeki yumuşak dudaklara.

"Gözlerini çocuklardan ayırma." Uyarısına karşılık Mark'ın göz devirdiğini görse de ses etmedi bu tavrına. Sevgilisinin yanında çocuklaşması içine tarif edilemez bir sevinç yayıyordu. En sevdiği de somurtan Mark'tı.

"Henüz emeklemeyi bile bilmiyorlar Hyuck. Merak etme." demiş ve arkasını dönmüştü Mark. Donghyuck da bir an önce işini bitirip sıcak evine, çocuklarının yanına dönmek için hızla evden ayrılmıştı.

Ayakları altında ezilen karın sesi ve ormandan gelen kuş sesleri birbirine karışırken derin bir nefes çekti içine. Ormanı her ne kadar özlüyor olsa bile içinde en ufak bir istek yoktu geri gitmek için. Yeni yeni adapte olduğu Mark, ailesi ona yetiyordu. Uzun yıllar bu evde, en yakın arkadaşının dibinde yaşama isteği oldukça ağır basıyordu.

Elindeki sepeti sertçe yere bıraktıktan sonra bir köşeye yığılmış odunları teker teker sepete dizmeye başladı. Önce birkaç parça çıra, ardından da büyük kalın odunları hızla diziyordu ki eline gelen garip hisle durakladı. Karanlık odunlukta pek bir şey seçemiyordu. Aralık kapıdan içeri giren gün ışığı da sadece odunları seçmesine yardımcı olacak derecedeydi.
Biraz geri çekildi içindeki o tuhaf his ile. Burnuna yavaş yavaş dolan kokuları ayırt etmeye çalışsa da başaramadı. Bir sağına bir soluna baktı ve etrafını daha iyi görmek umuduyla cebindeki telefona davrandı. Mark'ın öğrettiklerini hatırlamaya çalıştı bir süre ve en sonunda flaşı açmayı başardı. Bir süre gözlerini kısıp ani gelen parlak ışığa alışmayı bekledi ve ardından odunlara çevirdi ışığı.

Gördükleri karşısında ağzı aralandı, telefon elinden düştü ve ışık, korkunç manzarayı gözler önüne serdi.

Çığlığı ormanda yankılandı.






...
Heyyyyy
Uzuuun bir aranın ardından büyük bir hevesle böyle bir sürpriz yapmak istedim. Umarım devamını getirebilirim ve sizi çok bekletmem.
Umarım beğenmişsinizdir!

Frost | MarkHyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin