Sırf yara izlerimden utandığım için tüm havuzu kapattırması beklenmedik bir olaydı. Ama tuhaf bir şekilde şaşırmadım da. Çünkü bu adama alıştım. Her hareketi eşsiz ve cüretkâr. Sanırım ona karşı hissettiğim en ağır duygu hayranlık. Sonra saygı ve... Hoşlantı. Nasıl yapıyor bilmiyorum ama sanki her şeyi görüyor gibi hissediyorum. Konuşmasam da duyuyor gibi geliyor. Ayrıca görmesem bile o hep arkamda biliyorum. Onun sayesinde güvende hissediyorum. Gerçekten mutluyum ve dostlarım yanımda olduğu için minnettarım.
O benim için bir suç çetesi liderinden fazlası. Sırdaş? Yoldaş? Yoksa platonik hislerimden habersiz bir adam mı demeliyim? Bazen flört ediyor ama asla sınırı aşmıyor. Kontrolünü kaybetmiyor. Yakınlaştığımız anlarda bile zevkine yenik düşmüyor. Gözlerinde uzak durmaya çalışan bir bakış var. Sahiplenici davranıyor ama aramızdaki sert duvarları yıkmıyor. Acaba benden faydalandığını düşünmemem için mi? Doğru ona ihtiyacım var ama duygularımın sebebi bu değil ki. Karşılık olsun diye çarpmıyor kalbim.
"Bir gün... Ne hissettiğini öğreneceğim."
***
Yüzmekten o kadar yorgunduk ki geri dönüş yolunda birbirimizin omzuna yaslanıyorduk. Kulağımda çalan müzik sayesinde uzun yol midemi bulandırmadı. Camdan dışarıya baktığımda hava kararmıştı. Ağaçlar ve üstlerinde parlayan yıldızlar vardı. Yüksek binalar şehri çevreliyordu. Yanımızdan geçen arabaları sayarken uykum daha fazla geliyordu. Neyse ki az kalmıştı. Çete alanına varmak üzereydik. Otoparka girdiğimizde erkekler arabadan inip bagajdan eşyaları çıkarmaya başladılar. Biz kızlar ise sessizce kaçtık. Çünkü bu yorgunlukla o eşyaları yukarı kata taşımak işkenceden farksız olurdu.
"Uykucular sizi!" dedi arkamızdan biri.
"Carlos onlar kız, boşver biz taşıyalım.
Zaten fazla ağır değiller ıslak sadece."Mateo güldü "Biz yorgun değil miyiz?"
Josep kafasını salladı... "Öyleyiz valla."
"Neyse hadi çabuk taşıyalım da hemen
yatağıma kavuşup güzelce dinlenelim."Onlar mızmızlanırken biz çoktan merdivenleri çıkıp ekip odasına ilerliyorduk. Kapıyı açan İsabel direkt yatağa atladı. Hatta üstünü bile örtmedi. Beatriz ise her zamanki gibi düzenliydi. Önce kıyafetlerini değiştirdi, sonra dişlerini fırçaladı ve yüzüne birkaç krem sürdü. Bana gelirsek... Tek yaptığım şey pijama giymek oldu. Yumuşak ve tavşan desenli pijamam. Kafamı yastığa koyar koymaz uykuya daldım. Sonrası karanlık. Hatırlamıyorum bile. Mesela genellikle rüyalarım da bulanık oluyor. Anlat deseler beceremem yani.
***
10:34 A.M (sabah saatleri)"Maçı kazanmışız, o son dakika golü
sayesinde. Tekrarını izledim az önce.""İyi ki o futbolcuyu transfer etmişler."
Sabah beni uyandıran şey erkeklerin futbol konuşmasıydı. Tanrı aşkına ne anlıyorlar bu spordan? On bir kişi bir topun peşinden koşturuyor. Bence... Buz pateni gibi zarif sporlar daha kıymetli olmalı. Bilmiyorum bu benim şahsi fikrim. Belki de erkek olsaydım farklı düşünürdüm. Gözlerimi ovuşturarak doğruldum. Etrafa baktığımda İsabel hâlâ yatıyordu. Bu gürültüde nasıl uyuyor? Gabriel ise pencerenin kenarında sigara içiyor. Yakında ciğerleri iflas edecek bu gidişle. Beatriz ise lavabodan çıkıyor. Yanaklarında dağıtılmış allık, dudaklarında hafif bir ruj var.
"Sabah sabah makyaj mı yapıyorsun?"
sorduğum soruya gülümsedi Beatriz."Alışkanlık." dedi saçlarını düzelterek.
![](https://img.wattpad.com/cover/349252667-288-k759925.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHKÂR YEDİ (+18)
Action"Seni yakaladım... Kurtarmadım." 1682 yılında ailesinin işlediği büyük bir günah yüzünden cadılar tarafından lanetlenen bebek, henüz bu cezanın ne kadar ağır olabileceğinden habersizdi. "Yedi Laneti" yüzünden masumiyet kelimesini unuttu. Şeytana hiz...