Ertesi gün Siles, kendisine gelmeye çalışarak otelden gitmek üzere kalktı. Biraz yorgun, biraz hüzünlü ama bir o kadar da kararlıydı. Plui'ya olan duygularını bir kenara bırakmak istese de, kalbindeki yara derinleşiyordu.
Otelde kahvaltısını yaparken, karşısında oturan masum bir çocuğun gülüşüyle aniden kendisini güvende hissetti. Çocuk, masanın üstündeki renkli kalemleri eline alıp, Siles'a çizim yapmaya başladı. Bu an, Siles'ın içindeki ağırlığı bir nebze olsun hafifletti.
Gün boyunca şehri dolaşan Siles, kafasını dağıtmaya çalıştı. Ancak her sokak, her anı Plui'yi hatırlatıyordu. Akşam olunca tekrar otele döndü. Bir süre düşündükten sonra, Plui'ya bir not bırakmaya karar verdi. Duygularını kağıda döktü, içsel çatışmalarını ifade etti.
Ertesi gün notu bıraktığı yerde bir cevap buldu. Plui, duygularını anlamış gibi görünüyordu, ancak hala birlikte olma teklifini kabul etmiyordu. Siles, bu cevapla birlikte içsel mücadelesini daha da derinleştirdi.
Zamanla Siles, kendisini toparlamaya ve Plui'nun reddini kabullenmeye çalıştı. Her gün biraz daha güçleniyor, şehri keşfetmeye devam ediyordu. Bir gün, bir kitapçıda dolaşırken, Plui'nun hoşlandığı türde bir kitap buldu. Ona olan duygularını bir kenara bırakıp, sadece Plui'nun mutlu olmasını istedi.
Kitabı alıp bir hediye notuyla birlikte Plui'nun bulunduğu yere gönderdi. Belki de duygularını ifade etmeden, sadece Plui'nun keyif alabileceği bir şey yaparak kalbini kazanabileceğini umuyordu.ertesi gün kalktığında otelin temizlikçisi ona bir not geldiğini belirtti büyük bir heyecanla kağıdı dışında olan mektup kapağını yırttı ve mektuba bakıyordu mektupta şunlar yazıyordu
Mektupta, "Siles, sana olan duygularını anlıyorum ve bu jestin için teşekkür ederim. Ancak, şu an için bu duygulara karşılık veremem. Hayatımda farklı planlarım var ve bu süreçte yalnız olmalıyım. Senin anlayışın için minnettarım. Belki ilerleyen zamanlarda yeniden karşılaşırız, kim bilir? Sağlıcakla kal. Plui" yazıyordu.Siles, mektubu okuyunca karışık duygular içinde kaldı. Bir yandan Plui'nun hislerini anlamış olması onu bir nebze rahatlatırken, diğer yandan reddedilmenin acısı hala kalbinde derin izler bırakıyordu. Ancak Plui'nun içindeki yolculuğu anlaması ve saygı göstermesi, ona biraz olsun teselli verdi.
Bu olaydan sonra Siles, kendi içsel huzurunu bulma yolunda ilerlemeye karar verdi. Yolculuğuna devam ederken, yaşadığı bu deneyimi bir öğrenme fırsatı olarak görmeye başladı. Belki de hayat, ona daha farklı ve güzel sürprizler hazırlıyordu. Bir anda aklına bir fikir geldi "neden 1 gunumude kendim için hazırlamıyorum"dedi içinden hızlıca dışarı çıktı ve vahşi batının haydutlariyla mücadele etmek için etrafı izliyordu o gün pazardı illahaki bir kişi olay çıkaracaktı derken bayan plui,'nun bir adam tarafından zorla kendisiyle olmaya çalıştığını gördü
Siles, hızla yaklaşan haydutla karşı karşıya gelirken, gözleri dikkatlice rakibini süzüyordu. Haydut, tehditkar bir gülümsemeyle Siles'a saldırdı. İki taraf arasında başlayan çatışma, toz ve çamurun havada uçuştuğu vahşi bir batı sahnesine dönüştü.Haydutun hızlı ve vahşi saldırılarına karşı Siles, çevikliği ve dövüş yetenekleriyle karşılık veriyordu. İkisi arasındaki mücadele, çatışmanın tam ortasında bir dansa dönüşüyordu. Siles'in her hamlesi düşmanını etkisiz hale getirmeye yönelikti.
Zamanla, haydutun saldırıları yavaşlamaya başladı. Siles, rakibinin zayıf noktalarını ustaca kullanarak onu kontrol altına almaya çalışıyordu. Ancak haydut da pes etmiyordu, hırçın bir öfkeyle tekrar saldırıya geçti Zamanla, haydutun saldırıları yavaşlamaya başladı. Siles, rakibinin zayıf noktalarını ustaca kullanarak onu kontrol altına almaya çalışıyordu. Ancak haydut da pes etmiyordu, hırçın bir öfkeyle tekrar saldırıya geçti. aralarindaki kavga artık plui 'yu korumak için değil ikisinden birisinin yasamasi içindi
Sahnenin ortasında iki güçlü karakter arasındaki çatışma nefes kesiciydi. Toz ve çamur içinde, vahşi batının ruhuyla şekillenen bu dövüş, izleyenleri gerilim içinde bırakıyordu. Siles, son bir çaba ile haydutu etkisiz hale getirip, Plui'yi korumayı başardı. Güçlü bir nefes alışverişiyle etrafına bakarken, Plui'ye dönüp, "Seni her zaman koruyacağım," dedi, bu sefer gülümseyerek.
Plui Ona içtenlikle teşekkür etti Haydut, kendine geldiğinde Siles'in kararlı bakışları ve doğrulttuğu silahla birlikte sessizce yerinde durdu. Plui'nin sıcak sarılışı, Siles'in içindeki gerginliği bir nebze olsun hafifletmişti.
Plui, "Siles, senin cesaretin ve kararlılığın için minnettarım. Bize yardım ettiğin için teşekkür ederim," dedi. Siles ise sadece başını hafifçe eğerek tebessüm etti.
Haydut, sessizce kalmayı tercih ederek anlaşmaya uymuş gibi duruyordu. Siles, silahı indirmeye niyetli değildi; çünkü haydutun kontrol altında kalması gerekiyordu.
Plui'nin sarılışıyla sakinleşen Siles, "Her zaman doğruyu koruyacağım. Artık bu haydutun bize zarar vermesine izin vermeyeceğim," dedi, gözleri hâlâ kararlılıkla parlıyordu. Gelecekleri belirsiz olsa da, bu an, içlerini değişen bir kaderin içine itmeye yetmişti.
Siles ve Plui, haydutun gölgesinden kurtulduktan sonra evlerine ayrıldılar. Siles, yorgunluktan hemen kurtulamayarak odasına geçti. Fakat uyumadan önce, odasında garip bir tıkırtı duydu. Dikkatle etrafına bakarken, eski kitapların arasından düşen eski bir harita buldu. Harita, bilinmeyen bir hazinenin izini sürmeye yönlendiren gizemli işaretlerle doluydu. Siles, yorgunluğuna rağmen merakla bu yeni maceraya hazırlanarak uyudu, çünkü gece, onun için yeni bir keşifin başlangıcıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Ölümsüz Rüzgarlar"
Romansa"Siles, cesur bir kahraman. Plui, onunla paylaştığı vahşi batı macerasında güvenli ellerde. Birlikte yaşadıkları zorlu anlar, aşkın ve dostluğun ne kadar güçlü olduğunu ortaya koyuyor. Bu heyecan dolu hikaye, aşk, mücadele ve kişisel gelişim temasın...