4. Bölüm ( Kay Ben Aranıza Yatayım)

558 54 22
                                    

Yafes:

Yaklaşık üç saat at sürdük, bu hayvan güzelleri de, biz de terden su gibi olmuştuk. Kır araziden ayrılmamaya özen gösterdik. Eh otobanda at süren beş tane adam biraz dikkat çekebilirdi. Ki bu da bizim en titizlendiğimiz sivil hayatta mümkün olduğunca dikkat çekme kuralını epeyce ihlal ederdi doğrusu.

"Beyim sahiden sen ikna oldun mu bu kızın anlattıklarına? Yani aslında yalanmış gibi değildi de; yine de böylesi bir tesadüf hiç gerçekçi gibi gelmiyor bana." Diyen Aslan'a dönüp: "Aslanım dediğin makul ama; kızların yüzündeki korku gerçekti. " dediğimde Yusuf: " Biriniz orada ne olduğunu bize anlatacak mı? Yoksa kasti olarak meraktan kıvranmamızı mı bekleyeceksiniz" derken Sezgi'nin gözlerinden haince bir ışıltı geçti.

"Yani şimdi ne desek boş, anlatsak inanması zor, sanırsınız film, masal, efsane... Öyle garip bir şeydi yani." Derken (anlatacağım aslında ama biraz daha kıvranmanız lazım, öyle bedavaya hikaye yok) modundaydı.

"Şunu düzgünce anlat ya da ben sana yapacağımı bilirim" derken Selim'in sükunetinin altındaki Yavuz tarafı kükredi adeta.

Koca adamlar hala çocuk gibisiniz" derken Aslan'ın sesindeki inandırıcılık tam olarak sıfır düzeyindeydi. Çünkü hepimiz de biliriz ki; iş oyunbaz olmaksa Aslan her türlü Sezgi ile kapışırdı.

Bu küçük küçük atışmalar bitince Sezgi olan biteni ballandıra ballandıra anlatmıştı bizim koca oğlanlara.

Selim : "Beyim hakikaten dikkatli olmak lazım, bunun altından başka koku çıkmasın İnşallah! "

"Yok kardeşim, şayet ben de biraz insanları tanıyorsam, o iki yavru kedi yalan söylemiyordu. Gerçi Kaplan edasıyla dikeldi biri ama; yok yani sanmam. Korku, gözlerinde vücut buldu adeta. Muhtemelen yakındaki köyün sakinlerinden falan olmalılar."

Şehir merkezine yaklaştığımızda Kadı dağı mevzisinde bizi bekleyen tıra atları teslim ettik,

üzerimizi başımıza da çeki düzen verdikten sonra araçlarımıza atlayıp konaklayacağımız otele doğru yol aldık.

**************************************************

Yafes ve yaverleri otele geldiklerinde büyük bir ilgiyle karşılandılar. Otel yönetiminden başka kimse gelenlerin kim olduğunu bilmiyordu, otel çalışanlarına sadece Saray erkanından bir heyetin geldiği bilgisi verilmiş ancak gelen misafirlerin Melik Sancağı olduğu duyurulmamıştı. Sarayın güvenlik merkezinin adeti olduğu üzere kimseye hissettirilmeden en üst seviyede güvenlik tedbirleri alınmış, tüm bu hazırlıklar yapılırken de kimsenin ruhu bile duymamıştı. Yafes ve arkadaşları çeşitli zamanlarda halkın arasına karışır ancak; bu ecdadın Tebdili kıyafet adeti üzere yapılır, böylece de emniyetleri tehlikeye atılmadan halkla en olmayacak yerlerde kaynaşmaları, Milletin nabzını tutmaları sağlanırdı.

Yapılacak etkinlikle ilgili olarak yurt içinden ve yurt dışından bürokratik pek çok misafir gelmişti.

Bu törenler Fatih Sultan Mehmet Han'ın Mübarek Valideleri Hatice Hüma Hatun'un Memleketi olan Kastamonu Devrekani'ye bağlı Çayırcık köyü kırsalında yapılırdı. Şu an ki başkent olan İstanbul'un Fethinin sene-i devriyesi olan her 29 Mayıs Günü gerçekleştirilen Ecdad-ı Yadigar Şenlikleri için burası özellikle tercih ediliyordu. Elbette ki başkentte devletin şanına yaraşır şekilde çok görkemli törenler yapılır ve hükümdarın da katıldığı büyük bir heyetin varlığıyla dosta düşmana gözdağı verilirdi ancak yedi düvel bilirdi ki bu küçük yerdeki törenler ve burada dönen bürokratik dolaplar da en az başkenttekiler kadar mühimdir. İşte bu sebeple müttefik devletlerin başkanları başkente geliyorsa; muhakkak varisleri ve önemli bakanları da Çayırcık'a gönderilirdi.

SARAY ŞERBETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin